Şamil Çinaz mı, Dzsudzsak mı?
Kardemir Karabükspor, bu sezon (9 haftalık periyotta) kendi evinde aynı Bursaspor gibi sadece Başakşehir’e 0-2’lik skorla boyun eğdi.
İç sahada oynadığı diğer maçlarda, Rizespor’u 3-0, Antalyaspor’u 3-2 ve Trabzonspor’u da 4-0 mağlup etmeyi başardı.
Bunu neden baştan belirttim?
Sebebi çok açık, Bursaspor’un Karabük deplasmanından 0-0’lık sonuçla 1 puan almasına burun kıvıranlar bu sonuçları da dikkate alsınlar diye…
Sonuçta 90 dakikalık mücadelenin genel görüntüsünde ev sahibi daha agresif bir oyun ortaya koydu.
Bursasporlu futbolcularında rakibi karşısında kora kor oyunu inanın takdire şayandı.
Özellikle ilk yarıda golle sonuçlanma ihtimali yüksek olan 3 pozisyonda İsmail Konuk’un kritik müdahaleleri şapka çıkartılacak cinstendi.
Nereden, nereye…!
Merter, Faty’in yokluğunda yine iyi oynadı. Yine kritik toplar kazandı ve Jorquera ile de tam bir bütünlük sergiledi.
Dünün istenmeyenleri şimdi takımın yükünü çekiyorlar…
Bilal mi?
O da 63.dakika da oyuna girdi; Batalla’nın pasında 84.dakika da ceza sahası dışından attığı şut ağlarla buluşsa büyük bir stres atacaktı ama olmadı.
Zaman her şeyin ilacı… Bilal’in bu süreci kaldıracak olgunlukta olduğunu düşünüyorum…
Bekleyip… göreceğiz!
Harun’a ise artık söylenecek cümle yok. Normal pozisyonları kurtardığı yetmiyor üstüne birde ofsayt pozisyonları bile kurtarıyor (!)
Bursaspor, sizin anlayacağınız tam tamına bir takım.
Hele 90.dakika da Batalla’nın altı pasa kestiği topu Deniz ıskalamamış olsaydı; bu kora kor mücadele 3 puanla taçlanmış olacaktı.
Uzun bir sakatlık döneminden sonra eski Deniz’in hemen ortaya çıkmasını da beklemek bizim için hayalcilik olur sanırım?
Gelelim büyük yürekli Şamil’e.
İlk yarının bitiminde soyunma odasında ayağına 4 dikiş atılıyor ve ikinci yarıya oyun başladıktan 35 saniye sonra dahil oluyor ama…
Şikayet etmiyor…
Forması için oynuyor.
Ayağım sakat demiyor ve en önemlisi arkadaşlarına da örnek oluyor.
Onun bu halini bilen takım arkadaşları da kapasitelerini daha da zorluyor…
Geçen sezon hani şu eli belinde gezen bir Dzsudzsak, vardı hatırladınız mı?
Şimdi size soruyorum;
Şamil mi, Dzsudzsak mı?
