‘Menajerimle görüşün’

Aslında, doğru olan sistem maalesef ülkemizde kötü uygulanıyor. Özellikle lisanslı menajerlerin kisvesi altına gizlenen gereksiz tipler, sadece kulüpleri değil gencecik yeteneklerimizi zehirliyorlar.

Türk futbolunun bence en büyük yaralarından/tehlikelerinden biri de çarpık menajerlik sistemi.

Federasyon, bu konuda özellikle kulüpleri ciddi bir şekilde uyardı.

Kısaca dedi ki; lisansı olmayan menajerleri kulübün kapısından içeri sokmayın, futbolcularınızın da kulağını çekin.

Aslında, doğru olan sistem maalesef ülkemizde kötü uygulanıyor. Özellikle lisanslı menajerlerin kisvesi altına gizlenen gereksiz tipler, sadece kulüpleri değil gencecik yeteneklerimizi zehirliyorlar. Organize bir iş haline dönüşmüş bu. Bir kişinin lisans alması yeterli.

O ismi kullanıp, özellikle genç ve cahil futbolcuları kandıran simsarlarla dolmuş ortalık.

Verilen sözlere kanan, hele hele bir de A takıma alındıysa ayakları yerden kesilen oyuncuları öylesine şişiriyorlar ki, bulutların üzerine çıkarıyorlar.

Sonra, kendisine o formayı veren, yıllarca emek, para harcayan kulübüyle sözleşme uzatmaya gelince, “Benimle değil gidin menajerimle görüşün”diyebilme cüretini gösterebiliyorlar.

Aslında bu onların değil yönlendiricilerinin cüreti.

Lafı çok fazla uzatmaya gerek yok;

Bursapor'dan, farklı ama aynı kapıya çıkan bir kaç örnekle, kulüp, oyuncu, menajer üçgeninde gelişen vahim tabloyu ortaya koyalım.

1- Emre Pehlivan.

11 yaşında Bursaspor'da lisansı çıkmış. Şimdi 18'inde. Ertuğrul Sağlam'ın idmanlara aldığı, umut bağladığı bir isim. A2 takımında oynuyor. 14 yaşında profesyonel olmuş. Sözleşmesi 2012'de bitecek ama yönetim Muhammed ve Eren'de yaşadığı sıkıntı sonrası önlem amaçlı, birkaç gün önce “Gel sözleşmeni 2015'e uzatalım”demiş. Demiş ama pişman olmuş aldığı “Menajerimle görüşün”cevabı sonrası.

Şimdi siz olsanız, emek verdiğiniz Emre'yi defterden mi silersiniz yoksa, “Peki gönder menajerinle  görüşelim mi”dersiniz.

2- Ozan İpek.

Devre arasında, “Beni Werder Bremen ve Schalke 04 kulüpleri istiyor”şeklindeki demeçlerini hatırlıyorsunuzdur.

Şans eseri, her iki kulüp de hazırlık kampını Antalya'da yaptı.

Werder Bremen'in Genel Menajeri Klaus Allofs ile Teknik Direktörü Thomas Schaaf, yapılan bir röportajda aynen şu cümleyi kullanıyor: “Türkiye'de yeni bir Mesut Özil mi yetişiyor da bizim haberimiz yok. Ozan İpek ismini duymadık.”

Schalke 04'ün hocası Felix Magath da, Türkiye'den oyuncu izlemediklerini vurguluyor.

Şimdi Ozan, kimin gazına gelip, kendinden emin bir şekilde bu açıklamayı yapabiliyor daha iyi anlayabiliyorsunuzdur.

Bunlar yeni oldukları için uzun yazdım. Muhammed, Eren, Volkan da aynı tuzağa düşenlerden.

Çözüm.

Çözüm belli; federasyonun talimatına uyulacak, kapıdan içeriye sokulmayacak menajerler ve onların tuzağına düşenler.

Oldu bitti Mehmet!

Bursaspor, Miller dışında bir transfer daha yaptı biliyorsunuz. Altay'dan 21 yaşındaki Mehmet Sak'ı 200 bin TL ödeyerek aldı. Herkesin gözü yabancıda olduğu için biraz da “oldu bitti”ye getirildi. Mehmet, Altay'ın altyapıdan sorumlu yönetim kurulu üyesi Habib Sak'ın oğlu. İzmir ekibinde ilkyarıda 4 maçta toplam 76 dakika süre almış. Yani hiç oynamadı desek yeri. Sözleşmesi de Mayıs'ta bitecek iken yine bir “oldu bitti”hareketiyle 10 Ocak'ta yenilenip 2013'e uzatılmış. İzlenip transfer edildiği söyleniyor ama hangi antrenörümüz 76 dakikada alınması yönünde kanaate varmış merak ettim. Bir rivayete göre de, oyuncunun babasının, “Ya oğlumu bırakırsınız ya da yönetimden istifa ederim”diye rest çektiği söyleniyor. Önceki gün, Bursaspor-Turgutluspor A2 maçına Mehmet'i izleme umuduyla gitmiştim ama yoktu. Bakalım bugün Kasımpaşa'da görecek miyiz?

Miller mı, Mülayim mi?

Tütün ve alkol piyasasına getirilen yeni düzenleme spor kulüplerini vururken, insanlara da yeni malzeme çıkardı. Herkes, sanki kendi çocuğuna arar gibi, adı alkol ve tütün markasıyla çakışan spor kulüplerine, yabancı sporculara yeni isim üretmeye başladı. Son günlerin gözdesi de Bursaspor'un İskoç futbolcusu Kenny Miller.  Alkollü içecek markasıyla aynı ismi taşıyan Miller için şöyle bir öneri var: “Önce sünnet ettirip, adını da Mülayim olarak değiştirelim. Böylelikle sıkıntı ortadan kalkar.”

Satmalı mı, tutmalı mı?

Bursaspor yönetiminin devre arasındaki gizli planı, gitme eğiliminde olduğunu fazlasıyla hissetiren Volkan Şen'i satmaktı. Son günlerde İstanbul'un genç oyuncuyu bu kadar manşetlere taşımasının nedeni de bu zaten. Yeşil Beyazlı kulüp, eğer Volkan'ı 6 milyon Euro nakit paraya verebilseydi Bony Wilfried transferi gerçekleşecekti.  Şimdilik bu mümkün gözükmüyor ancak transferin bitmesine de 7 uzun gün var. Asıl önemli soru şu, “Volkan'ı satmalı mı yoksa tutmak mı?”

Keçeli'nin buçu ne?

Aslında Ertuğrul Sağlam'ı ligin ilk yarısında en çok eleştirdiğimiz konuydu. “Yılların sol bekinden sağ bek olur mu?”diyorduk ama Mustafa Keçeli neredeyse Ali Tandoğan'dan daha iyi performans sergilemeye başlamıştı. Ali'nin sakatlığı bitince nöbetçi sağ bek Mustafa Keçeli de unutuldu. Ancak, hem İstanbul BB hem de Konyaspor maçlarında savunmanın kanatlarında görev yapan Ali ile Vederson bir Mustafa Keçeli edecek oyun oynamadı. Mustafa'nın suçu iyi herhalde iyi oynamak oldu.

 

Orhan Güney

 

Olay

Bir yorum yazın

Kayıtlı bir kullanıcıyı yorumunuza etiketlemek(mention) için yorumunuzun içerisine örnek @bursasporluyuz şeklinde kullanıcı adını yazabilirsiniz.

Başa dön tuşu