Kazandıkça kaybetmek, nasıl bir başarıdır?
Bursaspor taraftarının yabancı olduğu bir tablo değil bu… Bursaspor tam 8 maçtır Süper Lig'de oynadığı her 90 dakikayı puanla tamamlamayı başarıyor. Kazanamasa bile hiç değilse kaybetmiyor da… Ya da ikinci yarının ilk maçında, dünkü Kayserispor karşılaşmasında olduğu gibi, geriden gelip üç puana ulaşıyor… Fakat ne ilginçtir ki… Takım Süper Lig sıralamasında yükseldikçe… Tribündeki seyirci (taraftar demek çok daha doğru) sayısı azalıyor. Bursaspor-Kayserispor karşılaşmasındaki boş tribün görüntüleri gerçekten çok şaşırtıcıydı… Bunda elbette ki, geçen hafta Fenerbahçe'ye karşı 2-1 galipken 3-2 kaybedilen Türkiye Kupası maçının etkisi var… Avrupa kupalarındaki istikrarsız gidişatın bir türlü giderilemeyen etkisi de gözden kaçırılmamalı… Bu doğru ama… Süper Lig'deki durum kupalardakinden farklı… Bu nasıl iş, aklım ermiyor… Dünya üzerinde… Kazandıkça kaybeden başka bir futbol kulübü var mıdır, böyle bir paradoks yaşanmış mıdır merak ediyorum… Bu durumu uzun boylu irdelemesi gerekenlerin başında elbette kulüp yönetimi geliyor… Başkan İbrahim Yazıcı ve yönetimi, yanlış (ya da etkisiz) transfer politikası yüzünden tepki gösteren ve eleştirilerde bulunan taraftara posta koyma lüksüne sahip değil… Çünkü her transfer döneminde camiaya umut pompalayıp, her defasında fos çıkan hamleler yapmak, Yazıcı yönetiminin en büyük handikapı haline gelmiş durumda… Bunun yarattığı tartışmalar her geçen gün yayılıyor… Sanıyorum, UEFA Avrupa Ligi Play-off mücadelesi ikinci maçında, Twente ile oynanan rövanşı kırılma noktası saymak yanlış olmaz. Twente şokunun artçı sarsıntıları, Bursa sınırlarını hala terk etmedi… Taraftar o günü unutmadı, şoku atlatamadı… Timsah'ın Bursa'da 3-1 kazandığı maçın rövanşını uzatmaların son dakikasında yediği golle ve 4-1 kaybederek elenmesi, taraftar açısından kolay unutulabilecek gibi değil… Faturanın, daha Avrupa kupaları öncesi beklenen transferleri yapmadığı için tefe konan yönetime çıkmaya devam etmesinden doğal bir şey yok. Problem, kulüp yönetiminin eleştiriye kapalı tavrında… Yazıcı yönetimi itici davrandıkça, kendini geçmişten bu yana aldatılmış hisseden taraftar da tribünlerden uzaklaşıyor… Oysa bu tartışma ortamının kangrene dönüşmesinin önünü kesecek her adım, kulüpteki birlik ve beraberlik adına çok önemli… Görev de herkese düşüyor… Bu sorunun aşılmasının en kolay ve en hızlı yolu, sportif başarı… İkinci yarıya üç puanla başlamak çok güzel… Puan durumunda ilk 5'e demir atmış olmak da gayet güzel… Bu tablo başarılar eşliğinde devam ederse, sorunlar yine küllenir… Aksi halde, önümüzdeki süreçte tartışmanın daha da sertleşeceğini, Yazıcı'nın ardından Teknik Direktör Ertuğrul Sağlam'ın da (giderek daha yüksek seslendirilmeye başlanan) bu eleştirilerden payını fazlasıyla alacağını tahmin etmek için medyum olmaya gerek yok…
Tayfun ÇAVUŞOĞLU / www.yenieksen.com