Ivan Ergiç geri dönsün mü?
Futbol kulüpleri açısından netameli bir konudur, taraftarın istekleriyle kulüp politikasında zaman zaman farklılıklar yaşanması. Taraftarın taleplerini hangi düzeyde ve hangi tavırlarla yansıtacakları da bu noktada son derece önemlidir. Mevzuyu dile getirmemizin sebebi son dönemde Bursaspor taraftarlarınca zaman zaman dillendirilen Ergiç’e yönelik istekler…
Bursaspor ile yolları ayrıldıktan sonra, Bursasporlu taraftarların gönüllerinde derin izler bırakan Ivan Ergiç ile ilgili olarak taraftarlar, Ivan Ergiç geri dönsün kampanyaları düzenledi, facebook sayfaları açtı… Özellikle Futbol Federasyonu’nun yabancı sınırlamasını kaldırdığı kararından sonra geniş bir izleyici takibine sahip bir Bursaspor taraftar sitesinde “Ergiç geri dönsün” kampanyaları yeniden alevlendi ve taraftarların neredeyse tamamına yakını henüz hiçbir takımla anlaşmamış Ergiç’in takıma dönmesinden yana tavır sergiliyorlar…
Ivan Ergiç’in henüz futbolculuğu döneminde imparator lakabını almış olan Nejat Biyediç ve timsah yürüyüşünün mucidi Mususi ile birlikte Bursaspor tarihinin en sevilen ilk üç yabancısı arasında olduğu söylenebilir. Şüphesiz Ivan Ergiç’i bu kadar özel yapan ve taraftarın gönlünde derin izler bırakmasını sağlayan çok önemli kişisel özellikleri var… Ergiç öncelikle futbol tekniği ve zekası üst düzey bir futbolcu ve Bursaspor’un şampiyonluk sürecine oynadığı futbol ile önemli katkısı oldu. Ama Ergiç’i bu kadar sevdiren unsur sadece saha içi yetenekleri miydi? Sayılmaz… Ergiç’i saha dışında çok özel yapan çok sayıda özelliği vardı… Öncelikle farklıydı… Türkiye’de her konuşmasında aynı şeyleri tekrarlayıp duran futbolcu tipolojisinin çok uzağında, okuyan, sorgulayan, felsefeye ilgi duyan, hayata ilişkin tutarlı bir duruş sergileyebilen bir isimdi… Basel’de oynarken geçirdiği sakatlık sonrası girdiği depresyon sonrasında dört ay bir kliniğe yatmış ve hayatın anlamı üzerinde epey sorgulamada da bulunmuştu, bu sorgulama hayata daha farklı bir gözle bakmasını da beraberinde getirmişti… Marksistti ve bu düşüncesini hayata uyarlamaya da çalışıyordu… Lüks tüketimden kaçınıyor, halktan biri gibi davranıyordu… İnsanlara yukarıdan bakan, ulaşılamaz bir futbolcu tipi değildi, sanki bizim evin çocuğu gibiydi: Yakın, sıcak ve samimi… Ve bizim evin çocuğu gibi de davrandı. “Bir çocuğun Bursa’da Manchester United’ı izlemesinden daha önemli bir şey olamaz diyerek Cebinden yaklaşık 20 Bin TL verip okullara bilet dağıttırdı”.[1] Zamanla Bursaspor taraftarlarının sevgilisi haline geldi…
Yıllarca Türkiye’de yaşayıp, Türkçeye ve Türk kültürüne çok uzak futbolcu tipinin de çok dışındaydı. Bursasporla anlaşmadan önce Bursa’ya gelip Ertuğrul Sağlam ile görüşüp Sağlam’ın futbol felsefesini öğrenmiş, Bursa’da birkaç gün kalarak sosyal ve kültürel hayatı gözlemledikten sonra Bursaspor’un teklifini kabul etmişti. Yeni bir kültürü tanımak ve farklı deneyimler kazanmak da Bursaspor’u tercih etmesinde önemli bir sebepti. Çok kısa bir zamanda Türkçe öğrenme çabasına girdi ve Türk kültürünü tanımaya çalıştı. Tanıdıkça Türkiye’yi daha da sevdi.
Sportif açında bakıldığında ise gösterişli ve şampiyonlukla sonuçlanan bir ilk sezonun ardından düşüşe geçti. Özellikle Avrupa arenasında güçlü rakipler karşısında takımdaki diğer isimlerle birlikte fizik açısından yetersiz kaldı. İkinci sezonunda birçok maçta yedek kulübesinde yer aldı. Bursaspor, tarihinin en başarılı bir ilk yarı performansından sonra geçtiğimiz sezonun ikinci yarısında düşüşe geçti ve bu düşüşte takımın yaş ortalamasının yüksekliğinin de önemli etkisi vardı.
Sağlam bu noktada zor ama Bursaspor’un geleceği açısından son derece önemli bir karar aldı. Bursaspor’un takım direncinin arttırılması ve takıma mücadele gücü daha üst düzeyde futbolcularla takviye yapılması gerekiyordu. Ve Sağlam, duygusallığı kenara bırakarak önemli bir değişim hamlesini başlattı. Ve gönderilen isimlerden birisi de taraftarların sevgilisi olan Ivan Ergiç oldu…
Bursaspor taraftarları bu noktada bir paradoksun da içinde kaldılar. Bir tarafta çok sevdikleri ve güvendikleri teknik adam Ertuğrul Sağlam’ın kararı, diğer tarafta uzun yıllar sonra taraftarda heyecan uyandıran yabancı futbolcu olan Ivan Ergiç’i takımda yeniden görmek isteği… Önce “Ergiç’i gönderme hocam” kampanyası düzenlendi sonrasında da “Ergiç geri dönsün” kampanyası… Ve taraftarlar bu isteklerini de son derece zarif ve yumuşak bir üslupla dile getirdiler; seslerinin duyulmasını isteyen ama tepki de koymayan…
Sağlam, yaş ortalaması gençleşmiş, daha dirençli, teknik ve fiziksel boyutu daha güçlü, alternatifli yeni bir Bursaspor’un altyapısını oluşturarak, son iki sezonda kazanılan Bursaspor tarihinin en iyi derecelerini kalıcı hale getirmeyi amaçlıyor… Bursaspor, bu bağlamda tarihinin en yüksek transfer bütçesini kullandı ve birçok futbolcusunun da sözleşmesinde iyileşmeler gerçekleştirdi. Uzun yıllar zirve yarışının içerisinde olacak bir Bursaspor altyapısı oluşturuluyor. Nitekim Sağlam bu hedefini “Artık hedefimiz belli. Herkesin Bursaspor’u konuştuğu, ilk 5’in müdavimi olan bir ekip olmanın peşindeyiz. Bursaspor kalitesini artırdı. Kadro yapısı, transferleri, altyapısıyla bunu gösteriyor”[2] sözleriyle vurgulayacaktır…
Sözün özü taraftar iyimserliğiyle, futbolun gerçeklerinden kaynaklanan teknik adam tercihleri bazen birbirini tutmayabiliyor… Ivan Ergiç olayında da karşımıza bu durum çıkıyor… Bu noktada Ergiç’e Bursaspor’a yaşattığı güzellikler nedeniyle teşekkür etmek ve zaman zaman da hatırlamak ve hatırlatmak gerekirken, Sağlam’ a da koşulsuz destek verilmesi gerekiyor. Kaldı ki, yeni yapılanmayla birlikte Bursaspor’un birkaç yıl zirve yarışında olacağını düşünsek de, diyelim ki Sağlam tercihlerinde yanıldı ve başarısız bir sezon geçirildi. Sağlam’ın, kafasındakileri gerçekleştirme konusunda başarısızlık kredisinin de yüksek olması gerekiyor, Sağlam, Bursaspor’da gerçekleştirdikleriyle de bu krediyi fazlasıyla hak ediyor… Bu nedenle Bursaspor merkezinde değerlendirildiğinde taraftarla, teknik adam tercihlerinin denk düşmediği noktalarda taraftarın isteğini dillendirmesi, sesini teknik adama duyurması ama takım düzenini bozmama adına da fazla ısrarcı olmaması, işi tadında bırakması ve teknik kadroyu tercihlerinde sonuna kadar desteklemesi gerekiyor…
“Felsefe okumak benim en büyük zevkim. Okuduklarımı özümseyip hayatıma yansıttığım kadarıyla var olduğumu düşünüyorum. Sartre, Camus, Heideiger, Nitzche okumaktan hiçbir zaman bıkmadım. Okumaya futboldan önce başladım. Sadece felsefe değil, başka bir çok alanda okumayı seviyorum”[3] diyen futbolun filozofu Ergiç’le Bursaspor’un yolunun ise gelecekte, futbolculuğu döneminde imparator ünvanı alan Nejat Biyediç’in futbolu bıraktıktan sonra Bursaspor’la yollarının kesişmesi örneğinde olduğu gibi, idari ya da teknik alanda kesişeceğini düşünüyoruz…
Memet Zencirkıran
Goal.com