İşte fırsat!..
Transferlerdi, mahkemeydi, Yargıtay’dı, olağanüstü kongre kararıydı derken, devre arasının başladığını pek anlayamadık… E burası Bursa, bizde deniz hiçbir zaman uyumaz(!)… Sular hep dalgalıdır… İlk yarı perdesi kapandığından beri transfer konusunu bir yana koyarsak, Bursaspor’da futbol hariç her şeyi konuşuyoruz… İbrahim Yazıcı’nın görev süresi boyunca en çok sorgulandığı konu kulübün mali tablosuydu… Başkanın, kulübü yönetmeye aday olduğu ilk gün, düzenlediği basın toplantısını bizzat takip edenlerdenim. O gün “şeffaf” bir yönetim sergileyeceklerine dair kurduğu cümlenin günümüze baktığımızda içinin ne kadar doldurulduğunu kamuoyu takdir edecek elbette. Sevgili Başkan ‘şampiyonluk’ hayalimizi gerçeğe dönüştürerek tarihe geçti, evet… Her Bursasporlu, ömrünün sonuna kadar İbrahim Yazıcı ismini ayrı bir yere koyacaktır… Ancak başkanın, kongre üyeleri ve yeşil beyaza gönül vermiş binlerce insanın zaman zaman ‘mali’ konularda bilgi edinme eğilimini de makul karşılamak zorunda olduğunu düşünüyorum… Bu sezon kasaya yüklü miktarda paranın girdiğini uçan kuş biliyor. Nitekim harcamaların doğru yapıldığını, bu kulübün kime ne kadar borcu olduğunu, ödemelerin zamanında yapılıp yapılmadığını sorgulamak her Bursasporlunun hakkı… Zaten başkan da demiyor mu, “Kişiler geçici, kalıcı olan Bursaspor’dur” diye… O halde, işte fırsat… Madem önümüz kongre… Başkan, ekibinde tek bir değişiklik yapmadan devam kararı aldı. Öyleyse herkes çıksın eteklerindeki taşı döksün, rahatlasın… Yazıcı “Bursa’dan hiç destek görmedik” diye serzenişte bulunuyor… Vaktiyle bu şehrin bakanı, valisi, belediye başkanı taşın altına elini çok koydu, bunu göz ardı etmemek lazım… Ama eleştirirken de ‘destek’ vermeyenleri açıkça işaret etmeli ki, mesela yarısı tamamlanmış koskoca bir sezonu 3’e 5’e burun kıvırarak, ya da başka takımlarla kıyaslayarak, neden forma reklamı gelirinden mahrum geçirdiğimiz tatminkar bir biçimde açıklanabilsin… Yani “Bursa’da bir sürü firma, onlarca zengin iş adamı varken Bursaspor’un reklamsız forma ile sahaya çıkması bu şehrin ayıbı” ifadesinin içini iyi doldurmak lazım. Sayın Başkan… En güzeli gelin siz o gün kürsüye çıktığınızda elinize belgelerinizi alın… Başkan olarak önce siz, ardından ekibiniz bu kulübe ne kadar bağışta bulundunuz açıklayın… -Ben cebimden filanca parayı bu kulübün kasasına bir bir saydım. -Ekibimdeki Ahmet, Mehmet vs.. şu kadar bağış yaptı, -İşte şampiyonlukla beraber kasamıza giren net rakam bu, -Futbolcu alacakları, primler, mevcut borçlar ile birlikte bu kulübün giderleri bu, -Filanca transferde şunu harcadık, kazandığımız şu davalardan bu kadar para kazandık, deyin… Ama belgeleriyle birlikte… Hatta gerekirse bu belgelerin birer fotokopisini kongre üyelerine de dağıtın… Şeffaflıktan bahsediyoruz ya… Ondan sonra; Şahsi alacaklarınız varmış gibi kulübün gelirlerine temlik koyduğunuz, bu işlemi yaparken de şahsi senetler düzenleyerek kulübü borçlandırdığınız iddia edilse bile kimse inanmasın… Mesela kamuoyuna vaktiyle makbuzları göstererek açıkladığınız bağışlar ile dernekler masasında yer alan bağış makbuzlarınızdaki rakamın aynı olmadığını kimse iddia etmesin… Öyle gerçek, temiz, pak olsun ki belgeler… Bundan sonra hiç kimse; “Dernekler Kanununa muhalefet, Dernek ve kamuyu zarara uğratmak, görevi ihmal, görevi kötüye kullanma, haksız kazanç elde etme, emniyeti suistimal ve usulsüzlük” iddiasıyla suç duyurunsa bulunmasın!.. Böyle sıkıntılı süreçleri bir daha yaşamamak sizin elinizde… Çünkü siz taa en başında söylediğiniz gibi şeffaf olmazsanız, insanların midesi hep bulanık kalacak… Özge YETİŞMİŞOĞLU