Bursaspor’un en iyi Başkanı Enes Çelik mi?
Dr. Öğr. Üyesi Memet Zencirkıran’ın kaleme aldığı yazısıdır.

Bursa tribünlerinin en şık abilerinden Tarkan Öğe, bu haftaki youtube programlarında (Bursasporluyuz YouTube Konsey) önemli bir konunun fitilini ateşledi. Video sosyal medyada paylaşılınca eleştiriler de yorumlar da peş peşe geldi.
Öncelikle tribün abilerinin, tribün liderlerinin Bursaspor kültürünün devamlılığı açısından çok önemli olduğunu belirteyim. Tarkan Öğe, her zaman takip ettiğim, görüşlerini önemsediğim ve tribünün kadim yaklaşımını anlamak açısından da dikkate aldığım birisi. Hayatını tribünlerde geçiren, Bursaspor’u düzeli takip eden tribün abilere baktığımda da zaman zaman da duygusal boyutları öne çıkan, sevgisini de bazen öfke ve memnuniyetsizliğini de büyük söylemlerle öne çıkaran kişiler. Bu da çok anlaşılır, hayatlarının bir yerlerinde Bursaspor hep var olmuş durumda. Altını çizerek tekrar edeyim Tarkan Öğe, her daim önemsediğim, dikkate aldığım ve bana Bursaspor ile ilgili görüşmek istenilen biri sorulduğunda ilk tavsiye ettiğim isimlerden biri.
Tarkan Öge: Gelmiş geçmiş en iyi Bursaspor Başkanı Enes Çelik’tir
(Bursasporluyuz YouTube Konsey) pic.twitter.com/vh49LS2uE2— Bursasporluyuz.org (@bursasporluyuz) April 9, 2025
Argümanı biraz tartışmak istiyorum. Enes Çelik, Bursaspor’un gelmiş geçmiş en iyi başkanı mı? Aslında Tarkan Öğe’nin ne demek istediğini de neyi ifade ettiğini de gayet iyi anlıyorum. Televizyon ve sosyal medya biraz da ağızdan/ klavyeden anlık olarak ortaya çıkan şeyin, olayı bilmeyenler/ kişiyi tanımayanlar tarafından sadece kelime anlamıyla değerlendirildiği bir platform. O yüzden her şeyi açık açık anlatmazsan başın belaya girme, eleştiri alma ihtimali yüksek.
Enes Çelik, Bursaspor’un en iyi başkanı mı? Benim için sıralama şu:
1- İbrahim Yazıcı
2- Levent Kızıl
3- Murat Gülez…
Enes Çelik, bu üçlünün arkasından efsane olabilecek bir potansiyele sahip bir kişi ama hikâyesini tamamlaması gerekiyor. Hikâye henüz yarım ve tamamlayabilir mi? Duygusallığını ve kırılganlığını atlatabilirse evet ama kesin emin değilim. Birazdan bu kısmı daha da açacağım
Orhan Özselek zor dönemlerde önemli işler yaptı. Salih Kiracıbaşı, Muzaffer Baştaymaz’ın kuruluş sonrası 2. Lig dönemlerinde yıldızın parladığı anlarda rolleri var. Cavit Çağlar’a ise ayrı bir paragraf açmak gerekiyor. Fecaat denecek kadar kötü, çok başarısız da bir sürü başkan var, ismen belirtmeye gerek yok.
Kuruluş Döneminde 2 Başkan öne çıkıyor:
1- Salih Kiracıbaşı: Aralarında büyük rekabet bulunan 5 kulübün bir araya gelip Bursaspor’u oluşturduğu süreçte o gerilimi yönetmek kolay değil. İlk dönemde bütünleştirici, birleştirici işlev gördü. Futbolu bilen, saygın bir isimdi de.
2- Muzaffer Baştaymaz: Asıl mesleği doktorluk.b’nın kaotik dönemlerinde saygın kişiliğiyle birleştirici bir işlev gördü. Döneminde Bursaspor 2. Lig’den 1. Lig’e çıktı (şimdinin Süper Lig’i). Tarihsel süreçte futbolun yarı amatör olduğu, kulüpleri yönetmenin daha kolay olduğu, ama bütün şartların da kötü olduğu dönemlerde (sahalar, tesisler, malzemeler, çok sert rekabet, adaletsiz futbol ortamı vb.) güzel bir başlangıç yaptılar.
Sonraki süreçler, dönem dönem güzel futbolun oynandığı, Bursa’nın korkulan bir deplasman olduğu, tribünlerin dolduğu ama hiçbir zaman da zirveye oynanmayan dönemler birbiri ardına devam etti (Bursaspor şampiyon olduğu 2009-2010 sezonuna kadar ligde sadece 1 kez 1979-1980 sezonunda 4. oldu. En iyi derecesi buydu).
Hayri Terzioğlu, Talat Diniz, Şükrü Şankaya, Selehattin Kaya, Mümin Gençoğlu, Süleyman Kurtçu bu dönemin başkanları. Bursa futbol kamuoyu vitrinine (hala çok güçlü ve etkili bir isim olan) Cavit Çağlar’ın çıkışı 1970’li yılların ortasında gerçekleşiyor.
Cavit Çağlar, o dönem genç, hırslı, iddialı söylemleri olan, kavgadan kaçmayan, yükselmek isteyen bir işadamı. 1975 yılında Mümin Gençoğlu Başkanlığı’ndaki yönetime giriyor. Girdiği her dönemde yönetimlerde çok etkili, genelde futboldan sorumlu bir yönetici. İlk andan itibaren de iddialı açıklamaları ile önce Bursa sonra Türkiye futbol kamuoyunun gündemine giriyor. 1982-1986 dönemlerinde de Bursaspor başkanlığı yapıyor. Hem yöneticilik hem de Başkanlığı döneminde genç bir takım oluşturmaya çalışıyor. Bursaspor o yılların çoğunu orta sıra takımı bazen de küme düşmemeye oynayan bir takım olarak geçiriyor. Kulübün tarihindeki tek Türkiye Kupası 1985 yılında Çağlar döneminde alınıyor. Ama takım küme düşmemeye oynadığı için yarı finale kadar genç futbolcularla maçlara çıkılıyor. Yarı finale gelinip iş ciddileşince as kadro yarı finali ve finali oynuyor ve kupa alınıyor. Sezon sonunda da Bursaspor küme düşüyor ama Kupa alındığı için ligde kalınıyor. Yine 1970’li ve 1980’li yılarda o dönem çok sayıda önemli futbolcu çıkıyor ama bana göre Bursaspor tarihinde hala aşılamayan tek futbolcu olan Sedat 3’ün (Sedat Özden) takıma katkısı inanılmaz boyutta. Sözü Çağlar’a getirirsek Çağlar Bursaspor’a yönetici olduğunda genç, hırslı, iddialı bir işadamıydı. Bursaspor ile olan serüveninde kendisi hızla yükseldi. Adım adım önce Bursa’nın sonra bütün Türkiye’nin futbolda, iş hayatında ve siyasette tanıdığı çok güçlü bir isim oldu. Uzun dönem de milletvekilliği yaptı, Bakan oldu. Kendisi Bursaspor ile olan serüveninde hızla yükselirken, Bursaspor’un bu dönemde başarılı bir süreç geçirdiği söylenemez.
Kadri Şankaya döneminde kulüp küme düşer. Kulüpte kötü/ kaotik bir dönem yaşanmaktadır. Kongrede başkanlığa kimse aday değilken, izleyici olarak gittiği Kongrede Bursaspor’un sahipsiz olması üzerine kolları sıvayan, kısa sürede listesini hazırlayıp mealen “Ben buradayım ve varım” sözleriyle ateşten gömleği giyen, parasızlıktan elinde makbuzla esnaf esnaf dolaşan ve çok da başarılı bir dönem geçiren Bursaspor’un ilk hem takımda futbol oynamış hem de başkanlık yapmış ismi olan Orhan Özselek’i saygı, sevgi ve rahmetle anmak gerekiyor. Döneminde bir sürü imkânsızlıklarla çok başarılı oluyor (1987-1988 ilk döneminde, önceki sezonda 2 takımın şike yaptığı mahkeme kararıyla onaylanınca yeniden 1. Lig’e çıkılıyor lig 5. Bitiriliyor. O şartlarda çok büyük iş. Özselek 1992-1993 döneminde bir kez daha başkan oluyor ve yine zor dönemde lig 6. Olarak tamamlanıyor. İki döneminde de o şartlarda performans müthiş).
Sonraki dönemlerde en iz bırakan isim Murat Gülez.
Çok büyük karakter, çok büyük bir kişilik, çok büyük bir başkandı. Bursaspor tarihinin en vizyoner ismi olduğu söylenebilir. Daha Başkan seçilmeden önce o dönem Türk Milli Takımı Teknik Direktörlüğü yapan Piontek ile anlaştı. Başkan seçilince de Piontek Bursaspor teknik direktörü oldu. Kongreden çok önce projelerini anlatan kitapçık hazırlatıp kamuoyu ile paylaştı. Çok önemli bir alt yapı hamlesi başlattı. Hollanda futbolunun efsane ismi olan Cruyff danışmanlığında alt yapıda Ajax modelini “Proje 2000” adıyla yürürlüğe koydu. Dönem, futbolcuların çok belirleyici olduğu bir dönemdi. Piontek döneminde yeterli performans gösterilmeyerek, istifa etmek durumunda bırakıldı (Dönem çok kaotik bir dönemdi. Murat Gülez Piontek’in arkasında durmasına rağmen, neredeyse sağlık durumu bozulan Piontek kendisi istifasında ısrarcı oldu). Sadece iki sene başkanlık yapmasına rağmen Bursaspor tarihine önemli izler bıraktı. (Murat Gülez ile şahsen tanışma ve Bursaspor üzerine konuşma fırsatı da buldum. Çok özel bir isimdi. Çok güçlü bir karakter, etkili konuşan, hani bir yönüyle de baba adam denilen bir tipti. Başkanlık döneminde işleri de bozulduğu için bir daha da etkin görev almadı. Ölmeden önceki dönemlerinde Divan kurulunda sembolik olarak görev aldı).
Bana göre Bursaspor tarihinin en güçlü, en başarılı iki isminden biri Levent Kızıl‘dır. Bursa futbolunda ismi, tanınırlığı ve gücü Bursa’yı aşan Türk futbolu üzerinde etkili iki isimden biri ama en etkilisiydi. Kaotik bir dönemde 2. Lig’de Başkanlığa aday oldu. Bütün Bursa futbol kamuoyunu etrafında kenetledi ve çok doğru hamlelerle ilk sezonunda Bursaspor 2. Lig’de şampiyon oldu. Bursaspor’un 1. Ligdeki ilk sezonunda takımın lige alışması ve kendine yer etmesine yönelik bir yapılanma oluşturdu ve bunda da başarılı oldu. Günümüzde Bursa camiasında Türk futbolunda açık ara en güçlü isimdir. 2. Lig şampiyonluğu sürecinde şampiyonluk kazanıldıktan sonraki bir maçta tribünlerin bir bölümünün kendisine ağır hakaret içeren tezahüratlarını hiç affetmedi. Takımı 1. Lig’e çıkarttı. İstikrarlı limana çıkarttı. Bir daha da Bursaspor’a asla yakınlaşmadı. Dışardan sponsorluk desteği verdiler. Bana göre Levent Kızıl’ın 2. Lig şampiyonluğundan sonraki Bursaspor’a en önemli bir diğer katkısı da Bursaspor’un şampiyon olduğu sezon yaşandı. Türk futbolunda kuruluşundan bu yana ibre hep üç İstanbul takımı lehinedir. Hakem hatalarından en çok üç İstanbul takımı (son dönem daha ağırlıklı iki İstanbul takımı. Beşiktaş bile üç İstanbul takımı arasında bu adaletsizlikten nasibini en fazla alan takım oldu). 2009-2010 sezonunda Mahmut Özgener federasyonu yönetimdeydi ve Levent Kızıl, federasyonda futboldan sorumlu önemli bir rol oynuyordu. O sene Bursaspor lehine hakem hatalarının tarihindeki en az sezonlardan biri olduğunu belirtelim. Eğer o dönem federasyonda Levent Kızıl olmasa, Bursaspor’un şampiyonluk yarışında çok daha erken haftalarda devre dışlı bırakılacağı düşüncesindeyiz. Sözün özü başarı için, futbol kamuoyunda güçlü bir lobi ve isimlerinin de olması gerekiyor. Levent Kızıl için futbolu çok iyi bilen, liderlik özellikleri çok güçlü, Bursa ve Türk futbolunda çok önemli ve güçlü bir yeri olan, kavgacı, inandığı doğrular için federasyonla da, kendiş taraftarıyla da kavga etmekten kaçınmayan çok büyük bir isim/ çok güçlü bir karakter olduğunu söyleyebilirim.
İbrahim Yazıcı: Kuruluşundan beri bütün taraftarların bir hayalini gerçeğe dönüştüren ve şampiyonluk isim olarak Bursaspor tarihinin en başarılı Başkanı.
Şampiyonluk sonrası yıllarda da Avrupa Kupalarına katılma, Süper Lig tarihindeki takımın en başarılı diğer dereceleri (2010-11 üçüncülük, 2012-2013 dördüncülük), araya sıkıştırılmış bir Türkiye Kupası finali (2011-2012) hep İbrahim Yazıcı döneminde geldi. Çok tecrübeli bir isimdi öncelikle onu belirtelim. İş dünyasında tecrübesi vardı. Siyasete girmiş milletvekilliği yapmıştı. Daha öncesinde de bir dönem Bursaspor başkanlığı yapmıştı. Sadece Bursa’da değil Türkiye’de ve Türk futbol camiasında da bilinen, tanınan, gücü olan bir isimdi. Kötü, kaotik bir dönemde Bursaspor’a başkan oldu. Finansal durum çok iyi değildi. Kulübün borçları da vardı. Kaotik bir camianın bütün unsurlarında bütünleşme sağladı. Bursa iş dünyası, futbol kamuoyu, taraftar grupları, medya ve siyasal aktörlerin de desteğini aldı. Doğru teknik adam tercihi, futbol kadrosu, taraftar desteği, kent bütünleşmesi ile inanılmaz bir ivme kazanılarak Türk futbol tarihinin 5. Şampiyonu olundu (Bu süreçte borçların ertelenmesinde ve iş dünyasından yeni kaynakların bulunmasında Faruk Çelik’in, hakem hatalarının ve adaletsizliklerin en aza inmesinde Federasyonda bulunan Levent Kızıl’ın ve tabii Bursaspor taraftarının da çok önemli etkisi oldu). Türk futbol tarihinde 1982-1983 tarihinden 27 yıl sonra ve artık üç İstanbul takımının hegemonyasına girmiş, özellikle bir Anadolu takımı şampiyonluğunun imkânsız görüldüğü bir şampiyonluk başarısını kelimelerle anlatmak zor. Kazanılan başarı konusunda ne söylense az.
Gelelim Enes Çelik’in Bursaspor tarihinin en iyi başkanı olup olmadığına. Enes Çelik’in Bursaspor efsanesi olması açısından bütün şartlar müsait öncelikle onu söyleyeyim. Liderlik yeteneği var. Sosyal, prezentabl, iyi konuşan, kavgacı, güven veren bir kişilik. Bursaspor’u tam anlamıyla kapısı kilit vurulmak üzere aldı. Geçtiğimiz yıl bu zamanlarda dibe vurmuş, ekonomik açıdan iflas etmiş, transfer yasağı olan bir takım söz konusuydu. İşin gerçek tarafı bu ligdeki gelirlerle (iş dünyası desteği/ sponsorluk/ borçların anaparasının ödenip faizlerinin silinmesi / mevcut alacaklaırn hibe edilmesi vb destekler olmadan) bu borcun değil birkaç senede orta dönemde bile ödenmesi mümkün değildi. Çok uzun zamandır Bursa futbolunda söz konusu bazı kesimlerin kulübün başka bir kulüple birleştirilip borcun sıfırlatılarak yeni bir başlangıç yapmasının istendiği biliniyordu. Eğer Bursaspor’un özellikle örgütlü taraftar grubu olan Teksas’ın büyük tepkisi olmasa bu olay gerçekleşebilirdi de. Burada taraftarlar çok güçlü ve onurlu bir duruş sergilediler. Kulübün tarihinin silinmesi gibi bir duruma asla müsaade etmediler. Bu tavır da her türlü saygıyı hak ediyor. Kısacası Enes Çelik dibe vurmuş, bölünmüş, kaotik, umutsuz bir kulübe başkan olmayı tercih etti. Mealen sadece elini elini değil, hani bütün vücudunu (tabii ki yönetimiyle birlikte hepsi ayrı ayrı teşekkürü hak ediyor. Yaptıkları iş inanılmaz) ateşe sokmuş durumda. Böyle bir durumun sağlıklı bir şekilde üstesinden gelmek kolay değildir. İnanılmaz bir psikolojik sağlamlık gerektirir. Tarkan Öğe’nin sözleri bu anlamda önemlidir. Daha önceki hiçbir başkan bu kadar kötü bir ekonomik manzara/ dağılmış bir camia ve dibi görmemişti. Hani Bursaspor tarihini bilenler açısından tarihi süreçteki en dip nokta geçtiğimiz yıl sezon sonudur. Bundan daha kötü bir dönem Bursaspor tarihinde yoktur.
Enes Çelik, önce bütün camiayı bütünleştirdi. Bursa’daki farklı siyaset odaklarının, iş adamlarının, taraftarların, medyanın desteğini aldı. Bu destek ekonomik ve sponsorluk desteklerini, borç hibelerini/ ertelemelerini de beraberinde getirdi. Bunu söylemsel olarak yapmadı. Bu sadece söylemle başarılamaz. Kitleleleri inandırdı. Yaptıkları her doğru hamle, kendisine inanç ve güveni de arttırdı. Taraftar inandığı için her maça 40 bin kişi geliyor. Daha şimdiden gelecek sene için 20 binden fazla kombine satıldı. Sponsorluk destekleri arttı. Ekonomik yapılanma çok düzgün işliyor. Yaklaşık 1,6 milyar liralık borç yarıya indirildi ve kalan borçların önemli bir bölümü de eski başkan ve yönetici alacakları. Bu sene 3. Lig şampiyonluğu kazanıldı denilebilir (şampiyonluğun kaybedilmesi için 3 maçta 2 mağlubiyet alınması gerekiyor ki bu zor bir durum). Bütün camia Süper Lig umudunu taşımaya ve konuşmaya başladı. Ve Enes Çelik ile bunun gerçekleşebileceğine inanıyor (Ben de 1. Lig’de bir yıllık takılma olasılığı ile doğru hamlelerle 3 yılda Süper Lig’e çıkılacağını düşünüyorum). Özetle, Enes Çelik’in daha bir yıllık süre dolmadan yaptıkların işler inanılmaz (Bu işleri yaparken de siyaset ve iş dünyasından aldığı destekleri de unutmamak gerekiyor. Türk siyasetinin önemli isimlerinden Faruk Çelik’in ve Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in verdikleri destek de kötü sürecin atlatılmasında çok değerli).
Enes Çelik’in Bursaspor’un efsane ve en önemli başkanı olma yolunda bazı handikapları var. Bu vesileyle bunları belirteyim. Enes Çelik, çok koyu ve ateşli bir Bursaspor taraftarı. Tribünleri iyi biliyor. Bu onu fazlasıyla duygusal ve kırılgan yapıyor ve hatalı söylemlerde bulunma olasılığını çok arttırıyor. Bu sene zaman zaman sosyal medyada taraftarla girdiği ikili diyaloglarda bunu gördük. Sosyal medya kullanımını profesyonellere, taraftarlarla iletişimi de ağırlıklı olarak Enbiya Topal gibi isimlere bırakması gerekiyor. Daha üst seviyede biraz da dokunulmaz kalabilmeli. Çünkü şu an her şey iyi gidiyor ve çatlak ses yok. Ama özellikle şampiyonluk sonrasında tahammülsüz/ sabırsız/ kulübün değerlerine saygısı olmayan/ çabuk öfkelenen/ sürekli eleştiren bir taraftar kitlesi de artmış durumda. Bu taraftar kitlesi Ertuğrul Sağlam gibi şampiyonluk kazanmış bir ismin kulüpten ağlayarak ayrılmasına yol açtı. İbrahim Yazıcı‘yı eleştirdi. Batalla gibi bir kulüp efsanesinin 10 puan ve 5 puan öndeyken aldığı ölçüsüz eleştiriler de henüz çok taze. Levent Kızıl’ı saymıyorum bile 2. Ligde şampiyonluğu kazandığı yıl tribünlerde toplu küfürlere maruz kaldı. Enes Çelik fazla kırılgan gözüküyor. Hani ciddi bir taraftar tepkisinde bırakıp gidecek bir görüntüsü var. Bu durum bir noktada karşı karşıya geleceği bir şey. Çünkü futbol da hayat gibi olumsuz anların yaşanabileceği bir özelliği var. Bursaspor taraftarları arasında kötü bir gidişte tepkisini (inanılmaz işler yapmış olsa da yeni nesil taraftar grubunda bunu taktir etmeyecek kesimler de söz konusu) Başkana da gösterecek. Burada sağlam durabilmesi önemli. Bana göre Bursaspor tarihinin en önemli 2 başkanı olan İbrahim Yazıcı da Levent Kızıl da yeri geldiğinde taraftarla karşı karşıya geldiler, gerilim yaşadılar, tartıştılar ve kendi doğrularıyla devam ettiler. Çok güçlü kişilik, karakter ve başkanlardı. Taraftar ilişkisi Enes Çelik’in daha kırılgan bir yönünü oluşturuyor.
Enes Çelik’in dezavantaj oluşturacak bir boyutunu da Batalla ile yolların ayrılması sürecinde gördüğümüz bir kararsızlık süreci oluşturdu. Özellikle 10 puan fark varken yolların ayrılması ve çok hızlı karar verilmesi bir yönetim hatasıydı. Kararın saha soğukkanlılıkla alınması gerekiyordu. Nitekim ilk büyük tepkiyi o noktada aldı ve karardan dönüldü (bence önemli bir liderlik yaklaşımıydı ve doğruydu). İkinci yolların ayrılması da Batalla’nın en zayıf zamanında ve en az eleştiri alınabilecek bir dönemde gerçekleşti. Enes Çelik’in yaptıkları o kadar önemliydi ki Batalla’yı çok seven taraftarlar bile bunu sessiz bir tevekkülle karşıladılar. Batalla ile yolların ayrıldığında takım 5 puan önde gidiyordu. Başkan saha içine, teknik adamın alanı içerisine yönelik alanlarda da konuşmalar yaptı. Oysa Başkanın bunların dışında ve üstünde bir konumda olması gerekiyor. Kararın doğru ve yanlışlığını tartışmıyoruz ama bu yönetim tarzı hatalıdır. Başkanın ve yönetimin sene başında nasıl bir oyun ve futbol tarzı belirleneceğini kesinleştirip ona göre kadro yapılanması ve teknik adam tercihinde bulunması gerekir. Oysa Batalla ve Adem Çağlayan birbirinin 180 derece farklı oyun tarzına sahip iki teknik adam. Peki ileriki yıllarda ne yapılacak. Takım birkaç maç gittiğinde hemen teknik adam mı gönderilecek. Bu Bursaspor tarihinde sık yapılan ve hiçbir dönemde de sonuç alamayan bir yönetim yaklaşımı. Nihayetinde Enes Çelik ve yönetimin gelecek seneler için oyun tarzı, futbolcu yapılanması, teknik adam tercihi, saha içine yönelik kimlerin nasıl konuşacağı konusunda daha net bir tavır sergilemesi gerekiyor.
Enes Çelik, şu ana kadar inanılmaz işler yaptı. Kapısına kilit vurulmak üzere olan bir kulüpten Süper Lig’e çıkılacağı, Avrupa kupalarına gidileceği ve yeniden şampiyon olabileceğine yönelik yeni bir hayal yarattı ve bunu bütün bir camiaya inandırdı. Bütün bunları yapabilecek potansiyele de sahip. Şu an zirvelerde İbrahim Yazıcı ve Levent Kızıl var. Enes Çelik’in Bursaspor’un en iyi / başarılı başkanı ve kulübün efsanesi olması için başladığı hikâyeyi tamamlaması gerekiyor.
Hikâye henüz yarım…
Çok büyük Bir hayali gerçekleştiren
İbrahim Yazıcı her zaman her yerde
Bir numaradır benim için
Enes Çelik’in Onun yolunda ilerlediğine de
Eminim…
Hoca güzel bir yazı yazmış ama bunu anlayıp idrak edebilecek bir millet olduğumuzu düşünmüyorum. Sosyal medyada kendini Aziz Sancar, Oktay Sinanoğlu, Necip Fazıl, Nazım Hikmet zannedip, gider yapan bir insan topluluğunun hele ki taraftar profilinin olduğu yerde bu yazılar çok ağır kaçıyor. Bu kitle yenerken koyduk mu, rakip topçu gol kaçırdığında gerizekalı tezahüratları yapan, bir futbolcuyu birgün Messi birgün Sarbi yapan, haftanın 7 günü hakem hatası konuşan, Rasim Ozan’ı izleyen bir kitle. Çok da ciddi yazılar yazmamak lazım.
Şöyle güzel bı zamanda ne gerek var böyle kiyaslamalara,kaç yıldan beri ilk defa yüzümüz gülüyor.hepsinin yeri ayrıdır bizim için.Enes başkan değil Bursasporumuzun Türkiyemizin şuanki en iyi başkanidir bence.
ne yazık ki hala enes başkanı çekemeyenler var.
bunlar kaosa, taraftarı bölmeye yönelik olduğu gibi yarın olası 1-2 kötü sonuçta enes başkana sallama zeminin de hazırlığı bir anlamda.
aslında kızmıyorum. kızmamam da gerekiyor biliyorum. sonuçta 5 parmak bile birbirine benzemiyor. ama bu kulübün taraftarı olarak çok üzüldüğümü söyleyebilirim.
ne demek o başkan mı? bu başkan mı?
iyi niyetli her başkan bizim başımızın tacıdır.
keşke gücümüz olsa da bu saçmalıklara son verebilsek.
Çok haklısınız bunlar ve bunun gibi kendini spor yazarları diye hisseden diye bir grup var her zaman ortaya çıkarlar birşey yapıyorlarmış gibi yorum yaparlar anket açarlar maksat taraftarı bölmek araya fitne sokmak takıma ve taraftara fitne sokmak huzursuzluk yaratmakiyi giden birşeye çomak sokmak ama sorsanız senden benden daha çok Bursasporluyuz derler
Aynen usta bunlar gibilerini konuşturmamak,ellerinden kalemleri almak lazım,Bursasporumuz üstünden bunlara pirim vermemek lazım.yani şampiyon olucaz nasipse,kapıya kilit vurulacakken bitane babayiğit çikmiş 1 yıl içinde nerden nereye gelmiş kulüp,dünya bizi izler,konuşur olmuş,şampiyonluk maçini şuraya yanıbaşımıza aldırmış.benim için bırak en iyi başkani en iyi Bursasporludur Enes Başkan.
Helal olsun arkadaşım çok güzel yazmışsın fikirlerine aynen katılıyorum
En iyi başkan İbrahim Yazıcı’dır, bizi süperlig şampiyonu yaptı. Enes Çelik’te yaparsa o zaman düşünürüz.
ne şiş yansın ne de kebap ile bu işler olmuyor.
ülkemizde eğitim, daha da önemlisi aydın sorunu var.
puan sıralaması gibi bir başkanlık sıralaması olmaz.
enes çelik hiç kimsenin beklemediği kadar durumu iyi götürüyor. desteği hakediyor.
batalla büyük futbolcuydu. ancak iyi antrenör değil.
gelmesi doğruydu. gönderilmesi de.
şu bir gerçek ki camianın birleşmesinde ve stadın dolmasında yarı yarıya payı vardı.
ancak, sevenleri bile onun antrenörlüğünü onaylayamadı, onaylamadı. bunun için tam 23 hafta beklendi. bu sağlıklı ve doğru karar almak için az bir süre değil.
futbol da iş ile aşk’ı karıştırmamak lazım. nitekim öyle oldu.
adem çağlayana gelince. şimdilik duyumlar pozitif.
hakkında karar vermek için sezon açılışı, transferleri ve sonraki en az 8-10 haftayı görmek lazım.
Bursaspor için en büyük tehlike futbolu sadece günlük skorlar ve performanslar üzerinden değerlendirip, yorumlayan. son derece sabırsız ve sonuç odaklı olan medya ve taraftarın yönetim, teknik adam ve futbolcular üzerinde yarattığı baskıdır.
bu sadece bizim değil tüm ülke futbolunun sorunudur maalesef…
Tabi ki İbrahim yazıcı sportif anlamda Enes başkan da onun yolunda ilerliyor umarım ondan daha başarılı olur
KESİNLİKLE BİR NUMARA. YAPACAK DAHA ÇOK ŞEY VAR. TARAFTARIN DESTEĞİ İLE YAPAMAYACAĞI İŞ VE BAŞARI YOK
Tarkan abim, görünmez bir el… Gündem iki dudağının arasında
Seviliyorsun Tarkan Öge!
Başkan çok başarılı, bu konuda hemfikiriz. Ancak, Bursaspor’un yeniden Süper Lig şampiyonu olabilmesi için hem başkanın hem yönetimin hem de taraftarın omzunda büyük bir sorumluluk var.
Matematik oldukça basit:
Eğer Enes Başkan, Bursaspor’u Süper Lig’e çıkarır ancak şampiyon yapamadan görevini bırakırsa, 3. Lig’den Süper Lig’e kadar getirdiği için kulüp tarihinin en iyi ikinci başkanı olur.
Ancak hem Süper Lig’e çıkarır hem de şampiyon yaparsa, Yazıcı’dan daha zor bir yoldan gelip aynı başarıyı yakaladığı için “en iyi başkan” olarak değerlendirilebilir. Fakat bu, Yazıcı’yı hiçbir zaman ikinci sıraya itmez. Çünkü Yazıcı, o dönemde tüm Türkiye tarafından “imkânsız” olarak görülen bir başarıyı; büyük bir cesaret ve kararlılıkla, o kapıyı omzuyla kırarak ve surlardan içeri ilk giren kişi olarak başardı.
Yazıcı’nın Süper Lig şampiyonluğu, yalnızca Bursaspor’un değil, tüm Anadolu kulüplerinin hayal gücünü genişleten bir adımdı. Bugün Anadolu’daki kulüp başkanlarının – ve elbette Enes Başkan’ın – Süper Lig şampiyonluğunu hayal edebilmesinde Yazıcı’nın o dönemde başardıklarının payı büyüktür.
Dolayısıyla, Enes Başkan’ın olası bir Süper Lig şampiyonluğu, Yazıcı’nın o dönemki şampiyonluğundan daha değersiz olmasa da, daha değerli de değildir.
Ne zaman ki Enes Başkan, Süper Lig’de birden fazla şampiyonluk yaşar; Avrupa kupalarında gruplardan çıkar, çeyrek finali ve yarı finali zorlar – işte o zaman adını tartışmasız bir numaraya yazdırır ve Yazıcı’yı ikinci sıraya iter.
Daha çok yolu var.
Fakat en önemli adayı Başkan
valla şimdilik işin çok başında
şampiyonlar liginde gruptan çıkamazsak çok eleştiri alır
Başkan,biz bursalılar,görüldüğü üzere,bursasporumuz için yaptığınız işleri taktirde karşılıyor ve seviniyoruz.Sanki uzun vadede bazı mesajlardan yola çıkarak,uzun vadede bursasporumuzun tekrar dibi göreceğini düşünüyorum.Tabii bu benim şahsi fikrimdir.Kimseyi bağlamaz.Bursasporumuz için kombine satışları nin çok önemli olduğunu hepimiz biliyoruz.Ancak,bana göre kombine satışların dan daha önemli olan,üye kayıtları nin çoğalması olduğunu düşünüyorum en az ,30 bin hatta kırk bin olmalı .Bu konuda hassasiyeti elden bırakmama niz önemli.saygılar..
Efsane başkan Ali Ay’a yer vermeyeşiniz üzdü