Bir varmış, bir yokmuş…

Yoksa bu kadar önemli bir maçın ilk dakikasından son dakikasına kadar bu kadar vurdumduymaz bir teknik heyet ve futbolcu ordusu mümkün değil olmazdı…

Özellikle son 15 maçtır korkak oyun ve sahadaki şablonda yapılan gereksiz değişiklikler Le Guen’e olan güveni azalttığı gibi hatalarında ısrar edip daha da arttırması taraftar da ne sabır bıraktı ne de inanç…

Hadi kaybettiğin, kötü oynadığın ve beğenmediğin takımı bir hafta sonra aksayan bölgeler başta olmak üzere değiştiriyorsun ama be adam bir hafta önce haftalar sonra kazanan ve kazanırken rakibe pozisyon vermeden alkış alan bu takımı hiç gereği yokken neden değiştiriyorsun? Zaten başarısız geçen süreçte en çok dikkat çeken şey özellikle orta saha ve kenar forvetleri/kanatları sürekli değiştirmen değil mi? Bu kadar maçta Batalla ve Stancu sabit olmak üzere Delarge, Yusuf, Kembo, John, Grozav, Merter, Furkan, Faty, Jorquera, Badu, Agu, Bostock, Shehu gibi bir dünya adamı deneyip hala ideali bulamamak mahalle bakkalının görevi değil herhalde, bu nasıl hocalık ve bu nasıl backrounduna ihanettir anlamak mümkün değil…

Hadi hoca korkak, bilgisiz, paslanmış ve günümüz futboluna uyum sağlamıyor, Türk futbolunu bir türlü çözemedi…Futbolcu kardeşlerimizin mücadele etmesine engel olan şey nedir? Koşu yapmasına, rakibin vuruşuna engel olmasına, ikili mücadeleye girmek istememesine sebep olan nedir bilmiyorum. Paralarını alamıyorlar diyen var, takımda kamplaşma/gruplaşma diyenler var, var oğlu var ama çıkıp da kimse bu başarısız gidişten dolayı açıklama yapmıyor.

Özellikle Le Guen’e teknik anlamda soru sorulduğunda mahrem bir soru sorulmuş gibi “herkesin işine bakması” yönünde kaçak ve seviyesizce cevap vermesi kulübün aslında yönetilmediğini sadece günü kurtarmak için “idare edildiğini” açık seçik gösteriyor.

Burada geçen sezon yapılan hataları, çekilen çileleri, uçurumun kıyısından nasıl döndüğümüzü anlatmaya gerek yok. Aklı başında herkes bu girdaba nasıl girildiğini ve ne yapılması gerektiğini biliyorken Ali Ay’ın başkanlığın sadece futbolcu alıp, Özlüce’den şehrin zenginlerine para için yalvarıp yakarması olmadığını da anlaması lazım. Başkan; hoca ve futbolcular üzerinde hem sportif hem de idari anlamda demoklesin kılıcı gibidir. Gerektiğinde bu “profesyonel” çalışan bir sürü adama gereken ayarı vermesi gerekiyordu ama maalesef koskoca yönetimde ne futboldan anlayan birisi, ne de bu Fransız’a durumun vehametini anlatmaya cesareti olan birisi çıktı. Herkes kafasına göre takılıp gidiyor. Hesap yaparken düşmesi kesin gibi olan Karabükspor ve iç sahada yapılacak maçlardan alınacak iki galibiyete bakıyoruz ama geçen sezon aklıma geldikçe her yanımı ter basıyor…Çünkü sahaya çıkanlarda istek, enerji ve kazanma azmi o kadar eksik ki bunu fark eden her takım bu haliyle Bursaspor’u rahatlıkla yenebilir.

Herşeye rağmen Mayıs’taki genel kurula kadar takımı bir şekilde limana yanaştırmak yine taraftara kaldı. Eğer bu yönetim ve hocaya güvenip maçları oturduğumuz yerden izlersek bu sezon geçen seneki kadar şanslı olmayabiliriz.

Bursasporluluk bilinci asla ve asla pes etmek değildir…Kime ne kadar çok kızarsak kızalım yarın gelecek güneşli günler için hepimiz bugünden sorumluluk almalıyız ve takımı maç bitimine kadar var gücümüzle desteklemeliyiz. Sonrası mı? Orasını tribün biliyor zaten…

Mutlu olduğumuz ve rahatlıkla uyku uyuyabildiğimiz bir hafta olması dileğiyle…

Hoşçakalın…