Gözlemcilik (Scouting) ve Bursaspor

'Bir kaç yıl önce Bangladeş’ten bir takım bazı maçlar yapmak için İngiltere'ye geldi. Bu maçlar yerel bir Bangladeş topluluğu adına yapılan düşük seviyeli karşılaşmalardı. Ama neden bilmem, ben de izlemeye gittim. Takımın kalecisinden çok etkilendim ve Arsen Wenger'e ondan bahsettim. Arsen Wenger futbolcuyu tanıdığını söylediğinde buna inanamadım. Allahaşkına, bu futbolcu Bangladeş'te oynuyordu! Bu olayın ardından yaşadığımız evrende Arsenal'in bilmediği bir futbolcu olmadığına ikna oldum.''

Bu sözler L’Equipe’in Londra muhabiri Auclair’e ait. Bu sözlerden de anlaşılıyor ki Arsen Wenger ’in dünyada tanımadığı yetenek yok. Bu Wenger in nasıl bir oyuncu izleme komitesini sahip olduğunun en güzel örneği aslında. Arsenal eğer premier ligde her daim şampiyonluğa oynayabiliyorsa bu keşfedilmemiş yeteneklerin bulunup parlatılmasından geçiyor, Fabregas’ı Wenger daha 16 yaşındayken Barcelona alt yapısından koparıp aldı ve aynı Fabregas ın Barcelona ya ne kadar bir ücretle geri döndüğünü hepimiz biliyoruz.

Günümüz endüstriyel futbolunda bir oyuncuyu minimum ücret ile al, maksimum ücret ile sat kuralı geçerlidir. Porto bunu yapan en iyi kulüptür, geçtiğimiz yıllarda sattığı oyunculardan toplam 350 milyon Euro dan fazla para kazanmıştır. Yerine yapılan transferler yine scout ekibinin bulduğu genç yeteneklerdir ve bu yeteneklerle porto Avrupa şampiyonluğu ve sayısız lig şampiyonluğu kazanmış ve kazanmaya devam edecektir, bunu da scout ekibine borçludur. Avrupa da artık her kulüp kendi scout sistemini kurmuş durumda ve genç yetenekleri daha 12 yaşlarında transfer ederek diğer rakiplerinin ellerinden kapmak için çaba sarf etmektedir. Zengin dediğimiz Abramovich bile kulübü satın alır almaz hemen bir scout ekibi kurmuş ve bu ekibin başına da rekor bir ücretle Piet Di Vieseri transfer etmiştir, yani bir kulüp ne kadar maddi imkana sahip olursa olsun konu yeteneğe geldiğinde paranın bir anlamı kalmıyor aslında, Piet Di Vieseri kim derseniz bugün dünyada hemen hemen herkesin tanıdığı Robben, Obi Mikel, Kalou, Ronaldo, Romairo’yu keşfetmiş scoutların hepsinin gurusu olarak anılan önemli şahsiyettir.

Ülkemizde bu işler nasıl yürüyor derseniz her yeni yönetim ilk iş olarak oyuncu izleme komitesi kurar ve başına da kulübün eski emektar futbolcularını getirir, hem eski futbolculara yer açmış olurlar hem de taraftarın gözünü genç oyuncu izliyoruz diyerek boyarlar, yani bir taşla iki kuş vurmak buna denir. Ben ülkemizde hiçbir yönetimin izleme komitesinin önerdiği bir futbolcuyu aldığını zannetmiyorum, alsa bile her eski futbolcu iyi bir gözlemci olamaz, gözlemcilik aslına bakarsanız bir nevi falcılığa benzer çünkü daha çocuk yaşlarda bir futbolcunun geleceğini görme gibi bir yeteneğe ve gözleme sahip olmalısınız. İyi bir gözlemci oyuncu kötü gününde olsa dahi onda ki yeteneği görür ve adımını ona göre atar. Gözlemcilik sadece oyuncu yeteneğini görme olarakta anlaşılmasın oyuncunun takım arkadaşlarıyla ilişkisi, ailesi, karakterini de aynı anda gözlemlemek ve öğrenme gerektirir. Zira ülkemizde transfer işleri menajer – yönetici-tanıdık vasıtasıyla gerçekleşiyor ve milyonlar bu çarkın içerisinde harcanıp gidiyor. Aslında yapılması o kadar kolay bir sistem değil sadece bu işi profesyonel bir kişiye bırakmak ve ona ekonomik destek vermekten geçiyor, bunu yapacak bir yönetim var mı diye sorarsanız Türkiye de transferde tek yetkili nedense başkandır, o yüzden bir scout ekibinin gereksiz olduğu kanısına varır.

Bugün bizimde bir oyuncu izleme komitemiz var fakat ben hala hangi futbolcuyu izlediklerini hangi futbolcuyu bu kulübe kazandırdıklarını inanın ki bilmiyorum. Haberlerde hep Mutlu hocanın, Ersel hocanın bir futbolcuyu izlemeye gittiği veya bir ülkeye gözleme gittiği haberlerini okuyoruz. Bu işlerin aslında scout ekibinin yapması ve ayrıntılı bir raporla teknik adama sunması gerekiyor. Kendi alt yapımız bile işlenmesi gereken bir sürü cevherle dolu sadece doğru eğitim ve doğru bir gelişim süreci gerekiyor. Sercan konusunda yönetime hep kızmışımdır kendi alt yapından çıkardığın bir oyuncuyu daha bir sezon önce 9 milyon Euro ya satmayıp ertesi sene 3 milyon Euro civarlarında bir meblağaya gönderdiğinden. İbrahim Yazıcı iyi bir ticaret adamı olabilir fakat iyi bir gözlemci değil o yüzden bir oyuncunun ne kadar değer edeceğini kendisinin değil bizzat Sağlam ın belirtmesi gerekir, kaldı ki satılmayacak oyuncu yoktur sadece değerinden fazla fiyat veriliyorsa bu oyuncunun kim olduğu önemli olmadan satılmalıdır, çünkü bizim gibi kulüpler bu tarz transfer politikalarıyla ancak bir Porto ve ya Arsenal olma yolunda ilerleyebilir.

Elinizde kalıcı gelir getiren bir mekanizma yoksa ve her sene Avrupa da oynayamıyorsanız sattığınız oyuncular sizin bir numaralı gelir kaynağınızdır o yüzden kalıcı gelirlerimiz olana kadar satılmayacak oyuncumuzda olmamalıdır. Türkiye de ne doğrul yapılmış ki scout sistemi doğru yapılsın yine sistemi kendimize göre yontmuş ve kendi çıkarlarımız için kullanmış durumdayız, tek dileğim tekrar yönetime seçilecek İbrahim Yazıcı nın kalıcı gelir projelerinden önce bir scout ekibi kurması ve bu ekibin Türkiye ye örnek olmasıdır. Scout ekibini kurduktan sonra her ülkede okul açma gibi bir zorunluluğunuz yok sadece o ülkelerde iyi birer gözlemciyle bu işi çözebilirsiniz. Kalıcı gelirden önce bu sistemi yayıp Porto ve Arsenal gibi sattığı oyunculardan çarkı çeviren bir kulüp olmak aslında her şeyden daha kolaydır bence.

 

Doğan Soytürk

Bir yorum yazın

Kayıtlı bir kullanıcıyı yorumunuza etiketlemek(mention) için yorumunuzun içerisine örnek @bursasporluyuz şeklinde kullanıcı adını yazabilirsiniz.

Başa dön tuşu