Necid “Biz mükemmel bir takımız”

Çek Milli Takımı’nın forveti olarak Bursa’ya geldi…

Birçoğumuz için aslında kapalı kutu gibiydi…

Daha sezon başlamadan şanssız bir sakatlık geçirdi, takım da o süreçte ligde 3’te sıfır çekti.

Sağlık ekibinin hummalı çalışmasıyla kısa sürece kendine geldi, ligin 4. haftasında Gençlerbirliği maçında yedekler arasına girdi.

62’de oyuna girdi, 77’de yeşil beyazlı formasıyla ilk golünü atarak rakibin ipini çekti, ilk 3 puan onun ayağından geldi…

Bir ay kadar süren rehabilitasyon sürecinden golle çıkmak onun için paha biçilemez bir servetti…

Moral ve motivasyonu her geçen gün daha da yükseldi…

7 maçta 7 gol atarak tüm dikkatleri bir anda üzerine çevirdi…

Tomas Necid…

Kısa sürede uyum sağladığı Bursaspor’da gol yükünü sırtlayan Çek forvet, güçlü fiziği ve oyun karakteriyle ligin sivrilen ismi oluverdi…

Yeni bir ülke, yeni bir takım ve çekirdek ailenin yeni üyesi oğlu Alex’in de aralarına katılmasıyla hayatının en güzel dönemini geçirdiğini söylüyor Necid…

Takım arkadaşlarını çok seviyor ve “Biz mükemmel bir aileyiz” diyor…

4 yıllık sözleşme imzaladığı Bursaspor’daki en büyük hayali bu şehirde Avrupa’nın devlerini ağırlamak…

Ve tabi ki çok gol atmak, atabildiğince atmak ve takımını zirveye taşımak…

“Gol Kralı olacağım diye bir şart yok, takım zirvede yer alsın yeter. Bu şehrin en muazzam yeri Uludağ… Bu takımın da olması gereken yer zirve” diyor Çek golcü…

O halde;

Tomas Necid’in hayallerine ortak olmaya ne dersiniz?

 

 

RÖPORTAJ: Özge Yetişmişoğlu

TERCÜMAN: Altuğ Günaydın

Tomas seni daha yakından tanıyabilir miyiz? Futbola nasıl başladın?

1989 yılında Prag’ta doğdum. Futbol oynamaya 5 yaşında Stodulki takımında başladım. 3 sene orada oynadıktan sonra 8 yaşında Slavia Prag’ın alt yapısına geçtim. Zaten 19 yaşıma kadar da oradaydım. 15 yaşında profesyonel oldum. Daha sonrasında CSKA Moskova maceram başladı. Orada 5 sezon kaldım ama bu sürenin tamamında Moskova’da oynamadım. Bu 5 yılın içinde kiralık olarak gittiğim dönemler de vardı. PAOK’ta oynadım, 6 ay Slavia Prag’a gittim. Buradan önceki son sezonumda da Hollanda’da PEC Zwolle takımında kiralık oynadım.

 

Peki Bursaspor’a transferin nasıl gerçekleşti?

Transferim yazım gerçekleşti. CSKA ile kontratım Ocak 2015’te bitiyordu. PEC Zwolle ile olan sözleşmem de 2015 yaz ayına kadardı. Dolayısıyla sezon sonu serbest kaldım. Menajerim bazı temaslarda bulundu. Hollanda, Belçika ve başka yerlerden de teklifler vardı. Bunları bana iletti. Fakat Bursaspor bu teklifler arasında gerçekten çok özel bir yerdeydi. Çünkü beni çok istediklerini ve bana verdikleri değeri gerçekten gösterdiler. Beni kadroda ne kadar çok görmek istediklerini bana çok net belli ettiler. Aynı zamanda hocamız da benimle ne kadar çok çalışmak istediğini belirtti. Bunlar benim için en önemli kriterlerdi. Bunların dışında Sivi ile (Tomas Sivok) ile konuştum. Bursaspor’dan böyle bir teklif olduğunu belirttim. Sivok bana “Bursaspor çok güzel bir kulüp. Türkiye’nin en önemli kulüplerinden birisi. İyi bir takım kuruldu. Buraya gelmen senin için çok iyi olacak” dedi. Ama benim için en önemlisi kulübün ve hocanın beni burada görmek istemesiydi. Tüm bunlar birleşince Bursaspor’un teklifini kabul etmek benim için çok kolay oldu.

 

Kulübü nasıl buldun? Hiç araştırma yapmış mıydın?

Tabi tabi… Her şeyin bilgisini almaya çalıştım. Sivok zaten bana her şeyi anlattı. O artık Türk bildiğiniz üzere (gülüyor). Fantastik bir taraftar grubu olduğundan bahsetti. Şehri, takımı, tesisleri, yeni stadyumu internetten araştırdım. Bu arada şehri araştırırken Uludağ’ı gördüm. Ben dağı çok severim. Kısacası beklentimin üzerinde çıktı her şey…

 

Tomas Sivok’un burada olması senin için büyük bir avantaj olmuş tüm bu anlattıklarına bakıldığında… Sanıyorum bu avantaj da buraya adapte olmanı kolaylaştırdı…

Sivok milli takımdan arkadaşım. Çok sevdiğim bir insan. Aynı zamanda menajerlerimiz de aynı. Onun varlığı benim için çok önemliydi. Sivok çok iyi Türkçe konuşuyor. Dolayısıyla benim buradaki her şeyimi kolaylaştırdı. Hem şehir yaşantısında, hem de takım içi adaptasyonunda çok etkin bir rol oynadı. Herkes onu tanıyor. Uzun süredir buralarda. Ve herkes ona saygı duyuyor. Ne kadar iyi bir insan ve karakter olduğunun herkes farkında. Geldiğim günden bu yana, yeni bir ülkede, yeni bir oyuncu olduğumu düşünürsek, onun buradaki varlığı bana büyük katkı sağladı Güzel bir tarafı daha var. Ben hayatımda ilk defa gittiğim bir kulüpte Çek Cumhuriyeti’nden vatandaşım olan birisiyle aynı takımdayım. Dolayısıyla bu durum daha da özel hale getiriyor Sivok’un buradaki varlığını…

 

Ligin başlangıcında bir sakatlığın vardı. İlk kez ligin 4. haftasında forma şansı buldun ve sonradan oyuna girerek henüz ilk maçında Gençlerbirliği’ne karşı gol attın. Ardından bu motivasyonun giderek yükseldi ve takımın gol yükünü sırtlandın. Bu çıkışını nasıl değerlendiriyorsun?

Çok zor bir durum… Yeni bir kulübe geliyorsun ve herüz ilk ayında çok büyük bir hayal kırıklığı ile karşılaştım. İlk birkaç gün burada yaptığımız antrenmanlarda koşu vardı. Güzeldi benim için fiziksel kondisyonumu geri kazanmak adına. Daha sonrasında Almanya’ya hazırlık maçları oynamak için gittik. Orası benim hazırlığım için çok önemli bir aşama olacak diye düşünürken ayağımda değişik türde bir sakatlık belirdi. Sahalardan 1 ay uzak kaldım. Bu nedenle de ligin ilk 3 haftasını kaçırmış oldum. Çok zor bir dönemdi benim için. Yeni bir kulübe transfer oluyorsunuz, forvetsiniz, insanlar sizden beklenti içindeler, adınızı gollere yazdırmanız gerekirken, kadroya bile yazdıramıyorsunuz bu sakatlık yüzünden. Tabi ki birkaç gün çok moralim bozuldu. Ama kendimi toparlamam gerektiğini ve geleceğim için kulübümün başarısı için bir an önce toparlanmam gerektiğini anladım. Kendime bunu söyledim sürekli. Hızlı bir şekilde tedavi sürecini başlattık. O dönem en hızlı şekilde dönebilmek için çok çalıştım. Elimden geleni yaptım, sağlık ekibinin sözünden çıkmadım. Onlar ne diyorsa harfiyen uyguladım ve geri döndüm. Güzel bir dönüş oldu benim için. İlk defa 20-25 dakika sahada kaldığım bir maçta takımıma maçı kazandıran golü atabildim. Bu benim için sakatlık dönüşü tam da ihtiyacım olan özgüveni verdi. Hem ilk galibiyet geldi hem de benim ilk golüm geldi… Bu çok güzeldi. Ben tabi buradan kulübümüzün sağlık ekibine de çok teşekkür etmek istiyorum hazır fırsatını bulmuşken dergimiz aracılığıyla… O dönemde her gün, günün çok büyük bir kısmında hem masörlerimiz, hem fizyoterapistlerimiz benimle birliktelerdi. Sakatlığımı en hızlı şekilde atlatıp takıma bir an evvel dönmem konusunda büyük çaba sarf ettiler. Hepsine teşekkür ediyorum.

 

Güçlü fiziğinle dikkat çeken bir oyuncusun. Kendi oyun stilini nasıl tanımlarsın?

Benim tarzım bu, sizin söylediğiniz gibi… Zaten uzun boylu bir oyuncuyum. Elimden geldiğinde fiziksel özelliklerimi ortaya çıkarabileceğim özel çalışmaları yapmaya gayret ediyorum. Takım için sahada savaşmaya çalışıyorum. Her maçta elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum. Takımım için savaşarak, elimden gelen katkıyı yaparak galibiyeti getirmek istiyorum. Tarzım bu benim aslına bakarsanız. Tabi ki bunlar olduktan sonra takımım galip geliyorsa benim için en güzel duygu bu. Bunun yanı sıra gol atmayı, hatta çok gol atmayı çok seviyorum. Bunu da yapmaya çalışıyorum. Ama dediğim gibi gol atmak bir golcü için her zaman önemlidir. Daha öne çıkan şey ise takımıma galibiyeti getirecek katkıyı sağlayabilmek…

 

Gol krallığında iddialı bir konumdasın. Ligde Eto’o, Gomez, Edin Visca, Kweuke gibi isimler ile yarışıyorsun. Gol krallığındaki hedefin ne?

Tabi ki ben forvet oyuncusuyum… Her maç gol atmak isterim. Ama az önce de söylediğim gibi eğer takım kazanıyorsa ve ben gol atmıyorsam bundan şikayetçi olmam. Ama gol atmayı çok seviyorum ve her maç gol atarak katkı vermeyi çok isterim. Kafamda belli bir rakam yok. Sadece her maç gol atarsam çok mutlu olurum. Geçen sezonu 14 gol ve 4 asistle tamamlamıştım. Her sezon, geçen sezondan daha iyi olmak istiyorum.

 

Bir lakabın var mı?

Yok açıkçası. Sadece Netska derler.

 

Ligin ilk 3 haftası şanssız yenilgiler aldık ve çok kötü bir başlangıç yaptık. Sonrasında ise toparlanma sürecine girdik. Sen geride kalan haftalara baktığımızda takımın gidişatını nasıl buluyorsun?

Sezon başında çok fazla yeni oyuncu transferi, gelen giden oyuncu sirkülasyonuna girdiğini düşünürsek çok zor bir süreç. Hem takım için hem kulüp için… Başlarda takımın maç içindeki uyumunu yakalaması tabi ki imkansızdı… Bu da bizi çok zorladı. Ama daha sonrasında her maç daha iyiye gittik, her maç birbirimizi daha iyi tanıdık ve kazanmaya başladık. Bu galibiyetler bizim modumuzun yükselmesinde ve kendimizi daha iyi hissetmemizde çok faydalı oldu. Artık her şeyin oturduğunu düşünüyorum. Herkes birbirinin nasıl oynadığını tanımaya başladı, takım arkadaşının hareket alanlarını tahmin etmeye başladı. Umarım daha da iyi olur ve yukarı doğru tırmanışımıza devam ederiz.

 

Peki ligi nasıl değerlendiriyorsun? Türk ligine alışabildin mi?

Ben hızlı adapte olduğumu düşünüyorum Türkiye Ligi’ne… Ama tabi bunun belli sebepleri var. Bence Türkiye Ligi ve Rusya Ligi oyun karakteri anlamında çok benzerlik gösteriyor. İkisi de kuvvete, güce dayalı ligler. Bu tarz futbol oynanıyor. Türkiye ligi özellikle son yıllarda birçok kaliteli oyuncuyu buraya çekiyor. Oyuncular kaliteliler, güçlüler ve teknikler… Her yıl oyuncu profili git gide yükselip daha iyi bir lig haline geliyor. Ben de burada oynamaktan büyük zevk aldığımı söyleyebilirim.

 

Bursaspor’da 4 yıllık bir sözleşme imzaladın. Ne gibi hedeflerin var?

Tabii ki basit olarak hedefim her maç forma giymek ve gol atmak. Kişisel hedefim bu… Bunun dışında Bursaspor ile hep zirveye oynamak istiyorum. Bence bu bizim daima hedefimiz olmalı. Çünkü Bursaspor böyle bir kulüp, şehir de böyle bir yapıya sahip. Şehir hep en yukarıda olmayı ve oralarda kendisini düzenli olarak göstermeyi hak diyor. Avrupa’da da istikrarlı bir şekilde oynayabiliriz. Bunu başarabilmek için her şeye sahibiz. Sadece bu dakikadan sonra yapmamız gereken şey, sahip olduğumuz imkanları ve potansiyeli ortaya çıkartıp, maçları tek tek ele alarak, her birini kazanmaya çalışmak. Hedefe adım adım gitmek gerektiğini düşünüyorum. Bence Avrupa’nın devlerini Bursa’da ağırlamak hiç de uzak değil… Ki daha önce bunu başarmış bir kulübüz… Ben de mümkün olabildiğince çok gol atarak bu hedefe katkı koymak istiyorum.

 

Takım arkadaşlarınla uyumun nasıl?

Arkadaşlarımı çok seviyorum. Uyumumuz çok güzel. Bunu laf olsun diye söylemiyorum. Gerçekten iyi bir grup olduğumuzu düşünüyorum. Aynı kafa yapısındayız hepimiz. Birlikte vakit geçirmekten çok zevk alıyoruz. Birlikte aynı şeyleri yapmaktan hoşlanıyoruz. Sadece yabancılar değil Türkler de buna dahil. Beraber şakalaşmayı çok seviyoruz. Biz burada aile gibiyiz. Başarıya giden yolda takımların saha dışındaki alanlarda da birlikte vakit geçirebilmesi çok önemlidir. Ben onun burada çok net bir şekilde var olduğunu görebiliyorum. Bu da beni çok mutlu ediyor. Kısacası biz bir aileyiz ve birlikte olmaktan çok mutluyuz…

 

Oğlun Alex’in dünyaya gelmesiyle futbol dışındaki hayatın da oldukça farklılaştı. Alex sana uğur getirmişe benziyor…

Hayatımın güzel ve çok keyifli bir dönemindeyim aslına bakarsanız. Yeni bir kulüpteyim, burada işler yavaş yavaş iyi gitmeye başlıyor. Buraya geldim ve 1 ay sonra ilk çocuğumu kucağıma aldım. Bu çok güzel bir his… Çok uzun süre beklemiştim bu an için. Eşimle birlikte çok mutluyuz. Eşim ve oğlum şuan burada değil. Ay sonu buraya gelecekler ve benimle birlikte yaşamaya başlayacaklar.

 

Antrenman ve maçlar dışında burada nasıl vakit geçiriyorsun?

Ev tuttum ama genelde tesisteyim hep… Çünkü burada ihtiyacım olan her şey var. Her antrenmandan önce, her maçtan önce burada vakit geçirmek benim için daha güzel. Bazen Korupark’a yemek yemeğe gidiyorum. Sivok, Dzsudzsak ve diğer arkadaşlarımla akşam yemekleri yiyoruz zaman zaman… Vaktim gayet iyi geçiyor açıkçası…

 

Bursa’yı dışarıdan sorduklarında onlara burayı nasıl özetliyorsun?

Bursa çok güzel bir şehir… Çek Cumhuriyeti’nden bana birisi sorsa nasıl anlatırım diye düşünüyorum. Doğal güzelliğe sahip, gidip görülebilecek yerleri çok fazla… İstanbul’a yakın olduğunu söylerim çünkü Çek Cumhuriyeti’nde Bursa’nın nerede olduğunu coğrafi olarak anlamalarına yardımcı olacaktır bu… Uludağ’dan bahsederim. Bazen arabayla çıkıyorum, orada yürüyüş yapıyorum. Yüksek yerlerin yakında olması çok hoşuma gidiyor. Kalabalık değil, trafik yok ve en önemli çok güzel bir takımı var, Bursaspor. Bana Bursa’yı sorduklarında tam olarak bunları söylerim.

 

Yeni Stadımız ile ilgili düşüncelerin neler?

Harika… Çok çok üst seviyede bir stadımız var. Herkes bunun farkında ve bitmesini heyecanla bekliyor. Fantastik bir stat diyebilirim. Orada da geçtiğimiz haftalarda çalışma imkanı bulduk. Ne yalan söyleyeyim o anı dört gözle bekliyorum. Çok nitelikli, kaliteli malzemeler kullanılarak çok kaliteli bir stat yapılmış. Dışarıdan bakıldığında çok güzel gözüküyor. Şu nedenle de bir an evvel açılmasını istiyorum; güzel bir takımımız var. İyi bir kulübümüz var. Ben şundan eminim ki Bursaspor yeni stadyumuyla birlikte çok daha üst seviyelere oynamaya, zirvede iddialı olmaya başlayacak. Oyuncular olarak bizim için çok güzel. Ve taraftarlarımızın da maçlarımızı daha modern bir yerde izlemesi çok güzel olacak.

 

Son olarak taraftarımıza nasıl bir mesaj vermek istersin?

Onların ‘her zaman her yerde’ diye başlayan bir şarkısı var. Tıpkı o şarkılarında olduğu gibi her zaman her yerde bizimle birlikteler. İçerde, dışarda hep bizimleler. Onların varlığını hissediyoruz. Oyuncular için çok önemlidir bu… Biz onları buradan çok uzak bir yerde bizi desteklemeye geldiklerini gördüğümüz zaman onlar için de savaşmak istiyoruz. Bu bize ekstra bir motivasyon sağlıyor. Bunu tüm samimiyetimle söylüyorum. Çok değerliler… Takımı sevdiklerini, oyunculara önem verdiklerini fazlasıyla hissettiriyorlar. Ben çok teşekkür etmek istiyorum bu destekleri için. Bizi yalnız bırakmasınlar…

Bir yorum yazın

Kayıtlı bir kullanıcıyı yorumunuza etiketlemek(mention) için yorumunuzun içerisine örnek @bursasporluyuz şeklinde kullanıcı adını yazabilirsiniz.

Başa dön tuşu