O’nlar şimdi YOK’lar..
Bursaspor’umda çalışmaya başladığımda sene 2009’du.. Ertuğrul Hoca gelmişti, benden evvel.. Tesiste karşılaşırdık koridorlarda. Antrenmanda, röportajlarda, maç önü ve sonralarında… Gülümserdi, hatır sorardı.. Takılırdı bazan.. Alt kata gelirdi, bi kere kahve pişirmiştim kendi elimle… "Çekiniyorum ben sizden Hoca’m ya korkuyorum biraz" dediğimde güldü.. "Ben de senden korkuyorum napıcaz? demişti.. "İşini çok iyi yapıyorsun, takdir ediyorum" demişti.. Sevinmiştim.. Bi gün antrenmana çıkarken çim sahada burun buruna geldik, düdüğünü öttürüp "Başlattın mı antrenmanı?" dedi Boş bulunup, Başlattım Hoca’m, buyrun devam edebilirsiniz demiştim de, gülmüştü "Deli bu kız ya" diyip… Gülmüştük.. Yok şimdi… Batalla geldi Hep mütevazıydı.. Tesiste görürdüm sık sık.. İngilizce anlamazdı İnadına İngilizce bişeyler geveler Boş boş bakışıyla eğlenirdim Hoşuma giderdi saflığı Naifliği.. Kaprissiz, kendi halinde, melek gibi çocuktu… Yok şimdi.. İbrahim Yazıcı vardı.. Röportaja çıkardık, habere çıkardık, basın toplantısına çıkardık en üst kattaki ofisine… Çekinirdik biraz da.. Ağır ağır konuşmasına, her sorulan soruya müstehzice gülüp “Sence?” diye cevap verişine Özgüvenine Dik duruşuna Karizmasına Saygı duyardım… Yok şimdi… Benim içinde olduğum seneki gibi değil Bursaspor’um… İçim çok fena buruluyor… Canım yanıyor… Şampiyonluk gördü bu gözler Bu kalp… Ordan yadigar canlar eksildikçe Damarım kesiliyor… Şimdi tüm bunların üstüne Bari sen yapma Batalla Gitme be oğlum işte… Gitme… Gidersen bil ki, Hiçbir takım taraftarı Sevemez seni Bizim kadar… Bizim sevdiğimiz kadar… SEDA ÇAPÇI