Türkiye’nin Effenberg’i olacak Doğanay geliyor.

Bursaspor teknik direktörü Hikmet Karaman FutbolBurada.com’a konuştu. Ülke futbolunun gelişimi adına tek çıkar yolunun gençlere yatırım yapılması olduğunu belirten deneyimli teknik adam farklı bir futbol kültürünü yaratmak adına yeni neslin sahaya sürülmesi gerektiğini söyledi. Nasıl bir takım Bursaspor? Bursaspor çok büyük bir takım.  Beşinci büyük takım tanımına taraftarı, hedeflerinin büyüklüğü ve bunu başarma potansiyeliyle çok uyuyor. Her şeyden önce taraftarı çok farklı. Hedefleri çok büyük, azına tahammülleri yok. Taraftarı, kulüp yapısı ve her şeyiyle “doğru adres” olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Beraber hayaller kuruyoruz Avrupa’ya dair…   Önce gruplara kalıyoruz, sonra tek tek turları geçiyoruz. Bununla yaşıyorum ben ve bu hem Bursa’yı hem de beni fazlasıyla heyecanlandırıyor. Çok hırslıyım, şehir olarak çok istekli ve heyecanlıyız. Geçmişte hep küme düşme potasında olan takımların başına geçip önemli başarılar kazandınız. Bursaspor bu zorlu günlerde başardıklarınızın bir ödülü müdür? Ödülü veya deneyimi diyebilirsin. Burada da aslında kriz anında geldim ve her şey tartışmaya açıktı.  Tartışmalı bir şekilde giden teknik adam ve tartışmalı bir şekilde başa gelen Hikmet Karaman. Ama alınan başarılı sonuçlar sonrası bu krizi bir şekilde çözdük.  Pek çok insanın hakkımdaki olumsuz düşüncelerini değiştirdik, önyargıyı güzel sonuçlarla kırdık Sizden önce 20 maçta 28 puan alınmış. Siz ise 14 maçta 27 puan. Sanırım bu başarı tartışmayı sonlandırdı. Kaybettiğimiz o üç maçı düşünüyorum hâlâ. Büyük bir hata sonucu Antep’te karşı bireyse hatadan dolayı yenilen gol ya da özellikle ilk devre oyunun tam anlamıyla hâkimi olup sonuç alamadığımız Kasımpaşa maçı. Eskişehir maçında Ömer’in jubilesi ve daha da önemli etkisi olan başkanın vefatı sonucu konsantrasyon kaybı yaşanması. Tüm yabancılara izin verip çıktığımız Gençlerbirliği maçı.  Öte yandan, Antalyaspor gibi şansımızın da yardımıyla aldığımız üç puanlar da vardı. Nihayetinde başarılı bir dönem geçirmiş olsak da daha da iyi olabilirdim diyorum sıklıkla. "Genç ve dinamikler. Futbol yetenekleriyle değil zihinsel becerileriyle fark yaratıyorlar" Şampiyonlar Ligi Finali oynandı, gittiniz mi hocam yine maça? Gitmez miyim? Futbolun zirvesi, çıplak gözle izlemek çok başka analizleri ve verileri elde etmenizi sağlıyor. Ne gibi çıkarımlar yaptınız? Takımlar çok genç.  Yaş ortalamaları 24.  Dayanıklılıkları sadece antrenmanlarla değil gençlerle oluşturulmuş kadrolarla olduğu için daha çok. Sahadaki oyuncuların futbol yeteneklerinden ziyade, gelişkin futbol zekâları göz kamaştırıyor her şeyden önce. Bizdeki Batalla gibi.  Batalla’nın futbol yeteneğinden ziyade o zekâsı çok önemli.  Bir oyuncuyu marke etmek ya da oyuncunun markajdan çıkması da zihinsel yeterlilik istiyor fiziksel güçten ziyade. Batalla bir adım atıyor markajdan çıkıyor, rakibinin zekâsını alt ediyor ama futbol yeteneğiyle değil sadece. Gekas’ın yalancı koşuları… Beşiktaş maçında kırmızı kart ve penaltı yaptırdığı pozisyonun öncesinde rakibi yalancı koşuyla alt edişini izleyin. Bayern ve Dortmundlu futbolcuların da futbol zekâları üst seviyedeydi. Gençler, dinamikler…  Tam saha pres değil, doğru yerde ve doğru zamanda pres yapıyorlar ve bu da maçın geneline yayılan ortalama enerjilerinin artmasını sağlıyor.  Biz de bunun üzerine çalışmalar geliştiriyoruz. Sadece taktiksel çıkarımlar değil aslında. Orada maçı izledim, spor dergileri olan Kickers aldım Sportbild aldım. Demeçler, yorumlar, analizler ve bakış açıları ile zenginleşmek için çabaladım. Oyuncu zekası üzerine ne gibi çalışmalar olabilir ki? Dortmund’un da uyguladığı “life in kinetik” var mesela. Gittim, araştırdım ve bana gönderdiler.  25 kişilik bir grup alışagelmişin dışında antrenman yapıyor ve sen izliyorsun. Sunumunu istedim ve farkındalık konusunda oyuncuları ne kadar geliştirdiğini gördüm. İzlerken siz dahi bir yere odaklanıyorsunuz ama aynı zamanda sizin odaklanmadığınız yerde bulunan oyuncuları birileri alıyor ve sunum sona erdiğinde bana sordular “fark ettiniz mi şu esnada orada alınan oyuncuları”.  Ben evet dedim ama aslında fark etmemiştim. Bir daha oynattıklarında ise çok şeyi fark ettim aslında. Sahada bazen diğerine pas atmadığı için oyuncuya kızıyorsunuz ama aslında oyuncu onu görmüyor. Bırakın oyuncuyu, izlerken siz dahi görmüyorsunuz.  Bu ve benzeri içeriklerle dolu antrenmandan ziyade mental gelişimi sağlayacak,  oyuncunun farkındalığını arttıracak ders şeklinde farklı antrenman metotları var. Özellikle “ Life in Kinetik” üzerine eğiliyoruz.   Daha önceki röportajın içerisinde Gaziantep’in altyapısının yetersiz olduğunu dile getirmiştiniz. Lakin bu sefer iş farklı.. Bursaspor, Türkiye’nin geleceği gibi… Pek çok genç yetenek barındırıyor altyapılarında. Bu sefer gençler geliyor mu hocam arkadan? Son maçta işte 17 yaşındaki Doğanay’ı oynattım. 1.5 aydır çalışmamın sonucunu bir maçta dahi olsa görmek istedim ve bu gençler inanılmaz Orhan.  Bak Doğanay’ın omzu çıkmış, içeride hüngür hüngür ağlıyor.  Ne oldu dedim “Hocam takımıma faydalı olamadım” diyor. Bu ne demek biliyor musun? Türkiye’deki futbol devrimi bu gençlerle başlayacak.  Eğer başkan, şehir ve taraftar müsaade ederse 7-8 genci yukarı çıkaracaksın. Başarısızlığı göze alıp buraya yatırım yapacaksın. Gelecek on yılı kurtarırsın bu şekilde.  Bak 15 kişiyi kampa aldım  ve toplam 40 kişi ile gideceğim. Zor olacak ama bu gençler için değer. Yetenekli gençleri görüyoruz ama mental yeterlilik kısmında sorun yok mu? Tek başına futbol üzerinden bu konunun işlenmesi çok doğru olmaz Orhan. Bak sana bir örnek vereyim. İniesta kitabı vardı elimde. Gençlerden birisini yanıma çağırıp verdim; al bunu oku. Çok kısa zaten, bir gecede biter.  Bir zaman sonra sordum, okudun mu? Hayır. Neden? Vakit yoktu. Dedim nasıl yok? Maça kadar onca saat yolculuk ediyoruz, antrenman dışı onca zaman var, uçakta biter bu kitap. İniesta yahu.. Şimdi bu oyuncuyu zihinsel olarak hazırlamak çok zor. Bahsettiğim o “Life in Kinetik” sunumlarından bizler ve Avrupalılar farklı sonuçlar alıyor.   Bu toplumsal eğitimle de ilgili. Fark bu açıdan çok fazla.. Bak başka bir örnek vereyim. Barcelona ile Bayern Münih’in Şampiyonlar Ligi’ndeki maçı izliyorum.  Almanya’da statta izliyorum. Maç öncesi ısınıyorlar.  Bütün oyuncular yeleklerini giyinip ısındıktan sonra oraya gelen sepete hepsi yeleklerini içerisine attı. Bizde olsa herkes yere atar, arkasından birisi koşturup tek tek onları yerden toplar. Ben İngiltere’de Tugay’ın yanına idmana gitmiştim, malzemecileri yoktu. Top gidiyor kale arkasına, oyuncu koşturup metrelerce uzağa topu geri getiriyor. Bak bu dahi o oyuncunun şut konsantrasyonunu artırır, isabetli şuta teşvik eder. Yelekleri düzenli bir şekilde çıkarıp sepete atmak dahi daha fazla iş gücünü ortadan kaldırır. Sahanın içerisine de yansır bu takım ruhu. Bunlar önemli ve bize uyarlanması çok da kolay olmayan ayrıntılar. Bunu ben yaptırsam iki gün sonra “oyuncu ile teknik adam kapıştı” diye gazeteye manşet olurum. Nedeni çok.  Alışkanlık dersin, yetiştiriliş tarzı ya da ne dersen de… Gençlere yatırım her anlamda yapılmalı ve farklı bir futbol kültürü inşa etmeliyiz. ".. altyapıya uzun vadede sonuç alacağı için yatırım yapmaktan çekiniyorlar." Geçenlere Bayern başkanı Hoeness dedi ki “Neymar’ı Guardiola istedi ama biz Güney Amerika’dan direkt bir şekilde kulübe büyük meblağlar ödeyerek oyuncu almayı bıraktık. Oradaki okulu ve çalışmaları da kestik. O parayı altyapımıza harcayıp yeni Müller’ler yetiştirireceğiz” Çok doğru ve güzel bir yaklaşım. Milyonlarca Avro çekinmeden oyunculara veriliyor ama altyapı hocasının en iyisi 2500 lira ile hayatını geçindiriyor.  Araştırmak gerekir, belki 5-10 alan vardır ama ben görmedim. 1000 lira alan var, onu biliyorum çok iyi.  Seninle aylar önce konuştuğumuz footbonaut’u gençler için getirelim desek o parayı nasıl bulacağız diyorlar. Defalarca milyon Eurolar risk ediliyor futbolcu transferlerinde ama altyapıya uzun vadede sonuç alacağı için yatırım yapmaktan çekiniyorlar. Anlık başarının peşindeyiz. Önümüzde seçim var. Yeni yönetimden beklentileriniz neler? Yeniden anlaşma olacak mı? Elbette, yeni gelen yönetimle oturup konuşacağız. Belki bizle çalışmak istemeyecek, başka planları olacak, diretmek bu durumda yanlış olur. Bunun dışında Bursaspor’un yeni sezonda başarılı olması adına hızlı bir şekilde seçim yapılıp yönetim oluşturulmalı zira zaman işlemeye başladı. Bonservisi elinde oyuncular var, bu konuda hızlı davranılmalı, zaman çok  önemli. Oyuncu transferleri, görüşmeler, kamplar…  Burada kulübün menfaatleri önemli.  Bu süreçte ben de maalesef fazla görüş belirtmiyorum zira bu süreçte taraf olmak, bir tarafın lehine ya da aleyhine bir etki etmek istemiyorum. Başkan İbrahim Yazıcı’nın vefatı kulübü nasıl etkiledi? Çok zamansız oldu. Beklenmedik bir kayıptı, kimse de bu duruma hazırlıklı değildi. Allah herkese öyle bir cenaze namazı, böyle bir veda nasip etsin, şehir çok güzel uğurladı başkanı. Çok üzüldük.. Umutsuzluğa sürükledi mi bu kayıp? Bursa çok başka bir şehir. Heyecan ve umut hiç bitmiyor, çok farklı bir kulüp.

"Oyuncuların primleri, çalışanların maaşları zamanında ve eksiksiz alıyor."

Nedir en büyük farklılığı? Belki herkes tesis konusunda kendisini farklı görüyor ama burası bu anlamda gerçekten fark yaratmış durumda. Sadece altyapısı, tesisi değil… Çalışanların maaşlarının en ufak bir gecikmeye uğramadan ödenmesi. Tüm personelden bahsediyorum ki bu da huzurlu bir ortam için çok önemli. Yıllar yılı bu paraların ödenmemesi üzerinden oluşturulan kaotik ortamı da idare etmek zorunda kalmıştım, bu açıdan yarattığı fark her yere etki ediyor. İnanamıyorsunuz, alışkın olmadığımız için şaşırıyoruz. Oyuncuların primleri, çalışanların maaşları zamanında ve eksiksiz alıyor.  Böyle bir düzenin olduğu yerde başarısız olamazsınız ya da olursanız hesabı vermek durumunda kalırsınız. Diğer yönden şu da önemli. Bonservisine inanılmaz para verilip alınan oyuncu kiralık gidiyor, bu da alışkın olmadığımız bir durum. İşte bak bu ancak büyük takımların planıdır. Bursaspor artık bu ülkenin beşinci büyük kulübüdür. Timsah Arena ile beraber bence bu etiketi bir daha üzerinden çıkarmayacak gibi duruyor. Bursaspor’un şu an neye ihtiyacı var peki? Taraftarın, rahmetli başkanın, şehrin istediği tek şey var: Avrupa Ligi’nde gruplara kalmak… Bana başkanın söylediği buydu: Hocam Avrupa Ligi’nde gruplara kal, başka bir şey istemiyorum demişti. Hedefimiz hayalimiz ilk etapta bu. Bugüne kadar olan süreçte sezon arasında ligin diplerinde gezen takımların başına geçip muazzam çıkışlar gerçekleştirdiniz ama yeni sezona hep bir şeyler oldu, sorun çıktı. Nedir sorun? Gaziantepspor’u çalıştırmaya başladığımda sondan ikinciydi iki de hoca eskitmişti. Ligi 9. bitirdik. Kaç basamak çıkartmışız? 8!.. Bursaspor’da 14 maçta 27 puan ve maç başına puana baktığımızda ilk ikiye giriyoruz. Lig biraz daha uzun olsa şampiyon dahi olabilirdik. Bunu gittiğimiz her takımda başardık.  Bursaspor dahil pek çok açıdan kriz yönetimi içerisinde takımları devraldık.  Antep’i ben kadroya bakıp şampiyon yapacağım diyerek devraldım ama öyle şansızlıklar yaşandı ki… Başkan içeri giriyor, kulüp iki yıl ceza alıyor, oyunculara ödeme yapılmıyor, giden ve gitmek isteyen oyuncular derken… O kriz zamanı işe yoğunlaşma, odaklanma da olmayınca sorunların etki alanı fazlasıyla büyüyor.

"Bak net söylüyorum: Parasını alamayan yabancı oyuncu oy-na-mı-yor!" Maddi konular takıma bu kadar etki ediyor mu gerçekten? Bak net söylüyorum: Parasını alamayan yabancı oyuncu oy-na-mı-yor! Nasıl mı? İdmana isteksiz geliyor, maça kendisini vermiyor, konsantre olmuyor. Yerliler bunları yapmıyor ama doğrusunu hangisi yapıyor burası tartışılır. Oyunculara şunu diyoruz biz: Şu maçı alırsanız paranızı ödeyeceğiz, şu kadar prim v.s. Bu çok yanlış. Bakın buradan sesleniyorum: Sevgili başkanlarım, bütün oyuncularım…  Holdingler, şirketler, büyük kuruluşlar çalışanların verimliliği üzerine çeşitli analizler yapıp doğru davranış modelleri geliştiriyorlar. Siz de bunlardan faydalanın ve artık para vereceğiz diyerek sonu çok daha kötü bitecek eylemlerden vazgeçin. Oyuncular artık aptal değil, her şeyin farkında. Bak o maçlar kaybediliyor, ölüm kalım maçına çıkılıyor ve bu yolun sonu olarak oyunculara galibiyet primi olarak 50 milyarlar filan vermeye kalkışıyorsunuz. Sonra bir maça daha derken ortalaması 6-7 milyar olan primi bu şekilde dağıtarak hali hazırda kötü olan kulüp ekonomisini daha da fazla çökertiyor, oyuncunun iş ahlakını da bu şekilde zedeliyorsunuz. Anlık başarılardan ziyade uzun vadeli verim alma yönünde adımlar atılmalı. Bilmiyorsanız bilenlere raporlandırtıp bu konuda bilgilenmeliler.  Bunları ben geçmişte yaşadım ve bugün hala bunu yaşayan insanlar var. Bursaspor’da bunlar yok diyorsunuz. Bursa çok başka, farklı bir kulüp. Burada oyuncu size “hocam primlerimiz nerede, paralarımız nerede” diye gelmiyor, siz tamamen işinize konsantre olabiliyorsunuz.

"Hamza Hamzaoğlu. Muazzam iş çıkardı…" Peki bu sezonun dikkat çeken teknik direktörü kimdir size göre? Hamza Hamzaoğlu. Muazzam iş çıkardı… O zor dönemden takımı buraya getirmesi, oyun felsefesine olan bağlılığı. Bakın ilk maçımı oynadım ben onlara karşı ve bir puan başarıdır dedim, ne diyorsunuz hoca dediler. Hamza Hamzaoğlu’nun Akhisar’ı kendi sahasında alan savunmasıyla oyunu koruyup atağa en iyi çıkan takımların başında geliyordu. Sezon başından sonuna kadar bunun üzerine koyarak geliştirdiler. Teknik direktör takımıydı. Öte yandan Hamza hocanın geleceği de çok parlak gözüküyor. Peki oyuncu olarak sezona damga vuran? Başta kendi oyuncularım Orhan. Pablo Batalla bak… Çok büyük oyuncu. Kendisini bu kadar becerikli bir şekilde boşa çıkaran bir başka oyuncu yok. Bak Barça’nın o uzay yakımı hüviyetindeki en önemli ayrıntılardan birisi, kendilerini boşa çıkarma becerileriydi. Burada yönetimi zorda bırakmamak için transfer konularına girmedim ama şunu söyleyebilirim: Pablo’nun, kendisini oyun içerisinde bu kadar güzel boşa çıkarmasını değerlendirecek pas kalitesine sahip oyuncu arıyorum. Bir tamamlayıcı… Sizinle beraber daha fazla gol atmaya başladı, neye bağlıyorsunuz bunu? Bu saha içi strateji ve ona biraz daha fazla saha içi özgürlük verilmesiyle ilgili.  Ufak dokunuşlarla istediğimiz verimi ondan aldık. Peki altyapıdan kim geliyor? Enes var, tüm Türkiye’ye geliyor. Türkiye’nin Effenberg’i, Khedira’sı olacak Doğanay geliyor.  Bak bu çocuğun en önemli farklılığı topu alınca yüzünü kaleye dönüyor ya da yüzü kaleye dönük şeklinde topu alıyor. Bizdeki oyuncuları bilirsin, önce bi kontrol edecek, alacak, iki dönecek ve pas verecek… Bu çocuk çok başka ve çok iyi bu konuda. Pablo bu yüzden Pablo.  Altyapıdan da geliyorlar… Teşekkürler bu güzel sohbet için.

 

Kaynak: futbolburada.com

Bir yorum yazın

Kayıtlı bir kullanıcıyı yorumunuza etiketlemek(mention) için yorumunuzun içerisine örnek @bursasporluyuz şeklinde kullanıcı adını yazabilirsiniz.

Başa dön tuşu