Nihayet..

Sürekli yakınırız rakiplerin puan kaybettiği haftayı değerlendirememekten. Haftaya başladığımızda Beşiktaş, Eskişehir, Gençlerbirliği, Kasımpaşa gibi sıralamada üstümüzde bulunan takımların puan kaybetmesiyle birlikte Orduspor karşılaşması daha da anlamlı hale gelmişti. Maça çıkılabilecek en iyi kadromuzla çıktık diyebiliriz. Pinto sakatlıktan döndü, formu ile dikkat çeken Ferhat  bir haftalık aradan sonra sahada yerini aldı. Maçın ilk etkili atağı Atila Turan'ın ortasında Stancu'nun kafası ile geldi, bu top Carson'da kaldı. Burada dikkat çekmek istediğim nokta Atila'nın görev alanı defansın sol tarafı, sol bek oynayan bir oyuncunun sağ ayağı ile böyle güzel bir orta yapmasını beklemiyordum. Zamanında ajansların yazdığına ve kuşların cıvıltısına göre Atila'yı bizde istiyorduk. Keşke demeden edemiyor insan. Elin topçusuna değinip İbrahim'i es geçmek olmaz. Ferhat'ın kafa vuruşunda kestiği topa söylenecek o kadar söz var ki… İbrahim gibi bir stopere sahip olduğumuz için şanslı olduğumuzu düşünüyorum. Söz ucundan da olsa Ferhat'a gelmişken biraz değinelim. Sahada kaldığı 57 dakika boyunca pek bir şey yapmamış gibi görüldü fakat net olarak üç pozisyona girdi. Bunlardan iki tanesini atması gerekirdi ama ne yazık ki olmadı. Ferhat pozisyonlara giriyor, kendine güveni de yerinde biraz son vuruşu geliştirdiği zaman sol açığa en az 5 sene arkamıza bakmadan yola devam ederiz diye düşünüyorum. Pinto uzun zaman sonra sahalara döndü, sakattı ya da değildi net olarak bilemiyoruz lakin şu bir gerçek ki Pinto çok önemli bir isim bizim için. Topu ilerde tutuşu, golü koklaması ve orta saha ile mükemmel uyumu üst düzeyde. Kafasında şayet soru işaretleri varsa bunları bir an önce atmalı ve futbola odaklanmalı. O denli rahat bir pozisyonu nasıl kaçırdı aklım almıyor. Sol ayağının içiyle, fanteziye kaçıp sağ ayağının içiyle ters falsoyla bile gol perdesini açabilirdi ama olmadı. İnşallah geldiği zamanki gibi gollerine Eskişehir'de atmaya başlar ki sever Eskişehir'e gol atmayı Pinto. Uzun zaman sonra bu denli keyifli bir maç izlememiştik şüphesiz. Bir ara Murat'ın başlattığı atakta topu Pinto'ya aktarışı, Pinto'nun tekte topu Batalla'ya verişi ve orada kurulan üçgen kalp gözünü açar nitelikteydi. Şayet Pinto pasını biraz daha yavaş verebilse Batalla topu yumuşatmak yerine gelişine vurabilecek duruma gelirdi. Öyle ya da böyle defans oyuncusunun araya girmesiyle güzelim atak son buldu. Golle sonuçlansa jeneriklik bir gol hanemize yazılacaktı. Biraz hakeme değinmezsek ayıp etmiş oluruz. Takımlar ikinci yarı için sahaya çıkarken Orduspor'da iki değişiklik göze çarptı, birisi atılmaktan kurtulan Monje diğeri ise ikinci yarı yarı muhtemelen oyundan atılacak olan Atilaydı. Bunu gören Cuper iki oyuncusunu da yanına aldı fakat hakem Suat Arslanboğa Monje'yi soyunma odasına yollayamadı. Bir pozisyon sonrası hakeme itiraz eden İbrahim anında sarı kartla cezalandırıldı fakat Stancu ve Hasan'ın itirazlarına kayıtsız kaldı. Basser'in gördüğü ilk kart doğru fakat ikinci yani penaltı pozisyonunda anında kalkıp ellerini havaya kaldırıyor. Yani bu adam penaltı beklediği için düşmüyor yere. Buradaki nüansları sezmeleri lazım hakemlerin. Ayıptır… Maçın kahramanı taraflı tarafsız herkes tarafından Orduspor'un kalecisi Fornezzi olarak düşünülmüştür herhalde. Bir kalecinin bu denli top çıkardığı maç çok azdır sanırım. Hepte bizi bulur panter kaleciler zaten. Hakkını teslim etmek gerekir. Kısa bir hikaye anlatmak isterim; Vakti zamanında "Her canlının rızkını Allah verir" cümlesini duymuş bir kişi ve demiş ki; "Benim rızkımı Allah bir şekilde verir, ben o zaman hiç çalışmayayım evde oturayım. Rızkım gelir beni bulur." Bu cümleden sonra başlamış evde oturmaya. Aradan bir iki gün geçmiş ve komşusu hasta düştü herhalde diye düşünerek bir kaç tencere yemekle kapısına dayanmış. Adam benim rızkımsa gelir ayağıma kadar demiş ve yerinden kalkmamış. Komşusu akşam tekrar kapıya dayanmış ve adam tekrar kapıyı açmamış ayağıma gelecek düşüncesi içerisinde. Komşusu ertesi gün tekrar dayanmış kapıya ve açlıktan harap olmuş adam dayanamamış ve açmış kapıyı ve sonrasında demiş ki; "Benim rızkım bir şekilde geliyor evime kadar fakat ben en azından kapıyı açmak için çabalamalıyım." Yani sözün özü çabalarsan bir şekilde amacına ulaşırsın. Attığımız golde Sestak şansını denemeyip kaleye şutu göndermese o şut defansa çarpıp kaleye girmeyecekti. Golü bulmak için bir şekilde o topu kaleye ulaştırmak zorundasınız. Şut çekebilen oyunculara sahipken sadece şutu deneyen oyuncuların Batalla ve Belluschi olması enteresan. N'diaye sert şut atabiliyor her ne kadar kaleyi bulamasada bulduğu zaman güzel gollere imza atıyor. Vederson keza aynı, Murat'ın attığı golleri biliyoruz. Denemekten zarar gelmez, umarım bu maçtan sonra kaleyi daha çok yoklar oyuncularımız. Güzel bir futbol sonunda kazanmak gerçekten çok keyifliydi. Olası puan kaybında sesler daha yükselecekti. Şimdi sırada  Cuma akşamı Eskişehir deplasmanı var. Seriye bağlamak için vurduğun gol olsun Timsahım..

 

 

 

İbrahim TAŞDEMİR / bursasporbaskadir.blogspot.com

Bir yorum yazın

Kayıtlı bir kullanıcıyı yorumunuza etiketlemek(mention) için yorumunuzun içerisine örnek @bursasporluyuz şeklinde kullanıcı adını yazabilirsiniz.

Başa dön tuşu